30 Aralık 2015 Çarşamba

Kar Geldi, Hoş Geldi!

Herkese selam!

Bugün ne kadar güzel bir güne uyandık böyle. Güzel güzel karlar yağıyor. Elime kahve alıp camın karşısında kar izleyerek kahve içme modası yeniden gündeme gelecek. Yarın tüm sosyal medyada elinde okumadığı, kitaplığında duran herhangi bir kitabın bilmem kaçıncı sayfası yanında bakkaldan aldığı nescafe koltukta 'Bu da karda benden selfie olsuun!' manalı yazılar olacak. Altına da muhtemelen hiç okumadığı kitabın internetten bulduğu iki manalı satırı yazacak.

Fotoğraf çekildikten tahmini 0.12 saniye içinde kitap kapanacak ve instagrama atmak için filtre seçilecek. Bir anda kahve de gidecek. Twitter'da ise insanlar kahve, aşk sözleri, kar görüntüleri halay çekecek.

Ben ise her insanın yaptığı gibi elimde bilgisayarım, kambur durmaktan ağrımış belim, iki saattir yanımda duran içilmiş ve falının fotoğrafını çekmemi bekleyen bu türk kahvesi fincanı duruyor. Muhtemelen kaave falı uygulamasını yüklemeye üşeneceğim için onu asla kullanamayacağım.

Yani hiçbir zaman amerikan style dediğimiz o muhteşem manzaralı fotoğraflarımız ya da güzel giysilerle karın üstünde catwalk yaparak starbucks'a gidemeyeceğiz. Biz her zaman ölüm-kalım mücadelesi vereceğiz. Ayağımız kayacak, düşeceğiz. Salak çocukların oynadığı kar topu savaşından nasibini alıp güzel bir kar yiyeceksiniz. Muhtemelen okuldaysanız, arkadaşlarınız sırtınızdan aşağı kar bırakacak.

Yani Istanbul'da yaşayıp tumblr'cı modunda yaşamak zor. Yani teknik olarak zor. Bir gün içinde gördüğüm üç insandan beşi tumblr modunda. Arkadaşlar yapmayın. Nesi var şu tumblr'ın anlamıyorum. Herkes kitap okumayı seviyor kitap alıyor ama okumuyor. Ha okuyorum diyene içinden bir karakterin ikinci adını veya olayı sorun size cevap veremez.

Böyle insanlara katlanıyorum işte. Evde anneannem ve şuan yanımda uyuyan bir bebek var. Barbie ile de mesajlaşıyoruz. Hayat böyle. Yani Kırmızı bey'de Paris'e gitti eyfel'in tepesinden fotoğraflar atıyor ben hala buralarda sürünüyorum ya. Ama zevkli kısmı da şu; Hayatımı sizlere anlatırken eğleniyorum.

Hazır kar yağıyor. Annemin tanıdığım tanımadığım herkese anlattığı bir kar hikayem var anlatamam yani. Hayır anlamadığım kısımlardan insanlara ne mi demeliyim bilmiyorum. Herneyse günümüz şenlenir belki.

Şimdi küçük Berry bu günleri görse önce oturup ağlar sonra intihar eder. 'Ben böyle mi olucam bırakın öldüreyim kendimi!' der.

Masum Berry, camdan dışarı bakar, tabii o zamanlar da kar diz boyu falanmış. Sonra o zamanlar evimizde soba varmış. Ahh eski zamanlar demeden edemiyor insan! Neyse konudan şaşmadan devam edeyim. Annem de misafir çağırmış, bir yemek yapacakmış lor peyniri erisin diye sobanın yanına koymuş işte.

Sonra bende 'kay yaayoo!' diye çığırarak dans ediyomuşum. Annem içeri bir girmiş. Ben peyniri ufalayıp ufalayıp havaya atıp kar yapıyor diyormuşum. Yani yerler parke değil o zaman. Halıfleks. Annem beni nasıl aldığını bilememiş ordan. Temizle temizle bitmemiş.

Bu da böyle bir anım. Neyse daha fazla konuşmaya gerek yok sanırım. Güzelce herkese diss attım sanırım. Neyse hoşçakalın ve yılbaşında yazı yazamazsam bilinki içip sürtüyorumdur. Neyse şimdiden mutlu yıllar hepinize.

Kocaman Kalp - Berry X


27 Aralık 2015 Pazar

Hayat Beni İki Kere Atıp Bir Kere Tuttu!

Herkese merhaba! Ya gerçekten bugün yazmaya doyamadım gerçekten öyle. On sayfa yazı yazdıktan sonra sol elimi hissetmesemde bu satırları yazma fırsatını bulabildim.

Öncelikle bazı isyanlarım ve güzel güzel haberlerim var. Bunların hiç biri aşk ile ilgili değil onun için ben de barı zamanımızın işlerinden sohbet edelim dedim.

Yarın okulda kostümlü parti var. Aynı zamanda tonla ödev var. İşin tuhaf kısmı; Ödev teslim etmeye gelen maymun kostümlü biri falan. Yani gülmekten yerlere yatabilirim allahım!

Beş tiyatro oyunu okudum. Beynimde Romeo Juliet'e 'Hay lanet karı ay ben bunun için mi hayattan vazgeçtim!' derken Macbeth ise 'Al al tahtı münasip bir yerlerine saplarsın artık!' diyor. Yani kafamdan roller türettim. Böyle bir şey yok ya! Neden bunları son günde yapıyorsun Berry! Git hafta boyu yap! Bunu öğrenci olmayan biri anlayamaz efendim. Ödevin ve sınavın münasip zamanları vardır. Mesela son günü. Ya da okulda acilen yapılan ödevler. Valla okulda hiç ödev yapmadım bu sene. Hep evde yaptım. Çalışkan olmek bunu gerektiriyor çünkü.

Nerelerden nerelere geldik bilmiyorum. Hah! En son diyordum ki kostum partisi maymun kostümü falan filan! Şimdi bende kendime uzun süredir izleriğim American Horror Story dizisinde ki Lady Gaga'nın karakterini ve bir kaç kişinin karakterlerini birleştirip ortaya bir şahane eser çıkarttım. Odamda müzede gibi saklıyorum o derece. Gıda boyasıyla kanlar yapıldı. E, gıda boyasından bahsediyoruz, elimin tamamı kırmızı ve mavi renk kaldı. Yıkıyorum yıkıyorum çıkmıyo!! Aaa üst tarafları yeniden çıkmamış! Mavi Kir Masmavi kir aaa! Ya ne diyorum bilmiyorum.

Tişörtün üzerine birinin kanlarını içmiş efekti verildi. Ne kadar siyah kıyafet varsa ortaya çıktı. Daha sonra, kendime kırmızı saç spreyi aldım. Denedim böyle nasıl diyeyim, pembe gibi bir renk çıktı ortaya. Yarın büyük ihtimalle ondan yapmayacağım.

Bir de Santa dönemine girdik. Etrafta meri meri kıristmıss!! Şeyleri geziniyor. Ve biz anca hala 'bayram gelir evlere, sevgi verir dillere vsvs.' Neden biz insanlara Meri kıristmıs diyemiyoruz. Neden bizim ülkemizde hala yılbaşı ağacı süsleyene 'piiisss gavuuuur!' gibi sıfatlar yerleştiriliyor. Her yıl yapatım yani. Alırım ağacımı takaırm süslerimi. Haa bu yıl yapamadım gerçi o var. Bebeler ağacımın ayağını kırdılar. Annem de atmış herhalde. Ama odamda hala Noel Baba figürlerim var. Noel baba demişken. Küççükken her şey ne kadar güzeldi.

Hele bir anım var ki Noel Baba'yı gerçek sandığım dönemler falan. Yani beş altı yaşları öyle diyeyim. Bir yılbaşı akşamı, babam işe gidiyor iş çıkışı ne kadar hediyelik bulursa alıp kapının önüne bırakıyor. Sonra eve girdiği anda ''Berry, bak noel baba ben gelirken hediyelerimizi bırakıyordu koş al bakalım neler almış. Eski apartmanımız vardı bizimdi yani aile apartmanı. İki katlı falan. Alt kata inip kapıyı açardım karlar içinde hediyecikler. Alıp çıkardım. Şimdi dönüp bakıyorum da yani ne güzel günlerdi.

Yani nasıl olduysa bunun üstünden bugüne geldik ve şuan hayat beni resmen iki kere atıp bir kere tuttu!

Noel baba yok demek bana hala kötü bir şey gibi geliyor yani ateistlik gibi. Evet var olmadığını biliyorum tabii. Ama her zaman bu anıyı hatırlar, ahhh noel babiiişşşş ahhh! diye iç geçiririz.

Her yılbaşı gibi TV'de olacak olan klasik noel filmleri izleyeceğiz ama bu sefer farklı bir şeyler de olacak. Yani mesela kuzenim gelecek, sabaha kadar içip Noel Baba katına yükseleceğiz falan. Hayat nasıl biliyor musunuz? Ariana Grande'nin Noel babaya inanmayıp Santa Tell Me adlı şarkı yapması gibi falan.

Noel Baba'nın gerçek olmadığını anlamamın iki sebebi vardı. Yani birinde soğudum açıkça söyliyeyim.


  1. Elin Noel adlı şahsı benim nasıl babam oluyor?!
  2. Noel Dayı


Noel ruhune girmemi bu sene tarih hocası sağladı. Nasıl merak ediyor musunuz? Hayıııır! Dediğinizi duyar gibiyim. Ama yinede anlatmazsam olmaz. Kırmızı bir kazak giymiş noel ağaçları ve geyikler olan. Yani o sıra Tutu ile birbirimize bakıp ''Noel Ruhuuu!!!!'' diye hunharca gülüşümüz falan. Hocaya her bakışımızda ''Hristiyan hristiyan şeyler.ss'' yapmamız. Yani böyle insanlardan zarar beklemek ayıp olur yani.

Hadi yarın büyük ihtimalle anlatacak çok şeyim olur ama üşenip yazamazsam öbür gün gelir zaten okullar da tatil oluyor yılbaşı sayesinde. Teşekkürler Santa!

Merry Christmas! - Berry






26 Aralık 2015 Cumartesi

Hayatım Arabesk Be!

Evet doğru okudunuz yani hayatım arabesk. Hafta sonu tiyatro ödevim için kitap okuyarak geçecek ve mutlu olamıyorum yani!

5 oyun okuyacağım yani beş. Ben o beş oyunları daha seçememişken, okunacak bitirilecek özetlenecek falanlanacak filanlanacak!

Hayat zor yani. Zorluklarla geçiyor. Bu ara tam yirmi dört saat bile sürmeyen bir ilişkiye imza attım. Yani nasıl diyeyim buna ilişki denemez aslında. Nasıl diyeyim. Sadece iki kuyruk sallıyayım dedim çocuk başladı hayatımız bir olacak da, sen sadece bana aitsin de, Kırmızı bey kimmiş de, artık o varmış da bilmemne. Bir anda tapulu malı yaptı beni! BEN BUNLARA GELEMEM AMA!

Yani vıcık vıcık aşka ve bir anda gelen aşırı sahiplenecek insanları sevmiyorum yani anlatamıyorum. Aşk olacak ama vıcık vıcık ve tutucu olmayacak. Bu kadar yani halimizi anlayan ne az insan varmış be!

Sevgilisi olup kendini ''Ne güzel birbrimizi bulduk bak ahahahaha'' diyen kızlar iki gün sonra direk kavga etmeye başlıyor. Peki kavga nedeni ne? 'Ya sen beneğm nasağl son fotişimi layklamazsın yaağ' ağızlarına kürekle vurmak istiyorum o anlar. Salka erkeklerde salak! Kendilerine bir kız uğruna neler yapıyorlar. Hayır gay olduğum için kızlara falan düşman değilim hatta ama böyle kızlara ölüm yani ölüüüm! Katledesim geliyor öylelerini. Yani sevgililerini de görseniz bir yakışıklı bir yakışıklı anlatamam yani!

Bir de şey var; Mesela geçenlerde Barbie, Balinde, Tutu ve ben buluştuk bir yerlere gitmeye karar verdik. Yakışıklıo bir çocuk gördük kıkırdaşmalar ''ay şu çocuk ah allahım ölüceem'' demelerimiz falan eşliğinde sohbet ederken sevgilisi ve iki-üç kız daha geliverdi içeri. Bizim çocuğa baktığımızı mı anladı ne yaptı bilemem artık gözümüz istemsizce o tarafa kayıyor. Artık çocuk için değil kızın kepazeliğinden yani öyle bir şey.

Bizim gözümüz ne kadar kaysa kafasını çocuğa dayamalar, ellemeler, öpmeler. Masaya gidip ''bakmıyoruz artık kasma!'' diyesim geldi. Çocuk da garibim katlanıyor işte.

Bu aradaa konudan konuya geçiyor gibiyim ama öyle. Uzun zamandır burada dertleşmiyorum sizlerle. Kırmızı beyzade geldi ve benimle konuştu. Yani okulda tektim bende yalnız takılmıyayım bari şunlarla takılıyım dedim gittim. Kaloriferlere dayandık. Tesadüftür ki onlar da Kırmızı ile çok yakın arkadaşlar geldi kırmızı yanımıza onlarla biraz şakalaştı. Tam yanımda durdu. Sonra bana şöyle baktı. Nasıl kasılıyorum anlayamazsınız ve ben de anlatamam öyle bir kasılma.

Piercing ime baktı. ''Dostum neden böyle bir hata yaptın?''

Bende döndüm ah o gözlerin içine bakmak ne güzel bir duygudur. ''Canım istediği için.''

''Öpüşemeyeceksin, yani french kiss falan.'' dedi. Yani şöyle bir şeyler var sanki sen bana gel beni öp dedin de ben sanki ay piercing var öpemem şimdi demişim gibi. Ay sinirlendim yine bak aaaa!

Güzel atarlar. Yine bloga geri döndüm adı falan değişti grubnun fark ettiyseniz ehuehu.

-Berry X


22 Aralık 2015 Salı

Depresyonik şeyler?!?

Herkese merhaba! Özlemişim yahu buraya yazmayı vallahi. Bir salı günü akşamı kendime gelip aldım telefonumu ve spotify'da yaptığım depresif şarkılı çalma listemi dinleyerek yazıyorum. 

Nerelerdeydim?

Öhöm, öncelikle şöyle izah edeyim. Biliyorsunuz tiyatro okuyorum tiyatro ve klasik derslerin sınavları çok üst ğste geldi üstüne hala çıkmayı başaramadığım depresyon var. 

Anneannemler bizde, dedem şuan hz. Muhammed programları izliyor ve ben deistim. Canım sıkılırken yazmak istedim. Hayır yani olmaz ama belki takip edenler varsa üzülmeyin ölmedim. 

Neler oldu neşer detaylı yazısı gelecek lakin şunu belirteyim Kırmızı bey ile tekrar konuşma forsatı buldum. Dudağıma piercing taktım. Onu fark etmiş de öpüşemeyeceksin dedi bana. Hayır yani sen öpüşelim dedin ama ben öpmemişim gibi konuşmaz mı birde. 

Neyse yazılar gelecek bunu belirtmek istedim. Sizleri seviyorum. 

-Berry X


23 Ekim 2015 Cuma

Kötü bir gün! Güzel bir kapanış!

Herkese Merhabaaaa!!!

Şuan eve geldim ve depresif şarkılardan mutlu şarkılara geçiş yapıyor, evde iğrenç danslarımla ritim tutuyor. Manyak gibi gülümsüyorum. Tabii tahmin etmişsinizdir ki Kırmızı aşkımla bir şeyler yaşadık. Bugün gün boyu görmedim aslında. Sınıf kuşu oldu çıkmıyor sınıftan! Sonra işte öğle tenefüsüne kadar her şey normaldi.

Tutu ile olaylaar olaylaaaar! Şimdi Kırmızı ve yanında Deffy adında bir kız. Yani siz lakaplı görüyorsunuz ehuehu. Herneyse işte. Tutu'ya gelmişler demişler ki daha doğrusu Deffy demiş ki ''Tutu, Kırmızı senden hoşlanıyor!'' demişler. Yani şaka yani tabii ki şaka olarak. *Masum ama kafasında milyonlarca katliam olan emoji*

Tutu'da ''Bende ondan hoşlanıyorum.'' demiş konu kapanmış. Tabii bunu duyan ben çıldırdım. Şaka gibi olsa da Tutu'ya böyle vuruyorum falan sinirlerim tepemdeydi çünkü! Sonra ilahi adalet yerini buldu  ve Tutu ile gıybetin dibine vururken talafonunu yüzüne doğru tutuyordum ve bum! Telefon elimden yüzüne düştü. Yani istemeyerek oldu ama Allah bile biliyor artık daha ne diyeyim be Kırmızı?!!

Sonraaa gel zaman git zaman Cuma gününün muhteşem kapanışına geldik. Tüm gün önümde beklediğim fırsat karşımdaydı. TÖREN! Orada onu gönlümce kesebilecektim. Anılarımı da aklıma kazıyıp okuldan gidecektim. Yanii ondan sonra törende tam önümden geçti ben Kırmızı'yı ararken şok falan oldum ama bu nasıl yakışıklılık böyle arkadaşlar. Bu insan mı? Bu bu… Zeus'un torunu!

Sonra bir iki dakika sonra sol kolumda bir el hissettim ve bir baktım Kırmızı! Fark ettiğim anda öldüm. Tüm zamanlardır beklediğim temas gerçekleşmişti. Elimde fırsatlar vardı. Öpebilirdim, konuşabilirdim. Ama olmadı bana dokunup önüme geçti.

Tutu'nun sesini duydum fısıltı şeklinde 'Hadi yine iyisin!'

 Evet bir şeyler bekliyordum ama temas değil. Tüylerim diken diken olurken kalbim tekledi. Ölümü gördüm. Tam önümde duruyordu. Kendi kendime gelin güvey olmak istemiyorum ama dün Instagram takip isteğini onayladı bugün ise tam önüme geçti. Allah affetsin bi şeyler mi biliyor bu çocuk?!

Umarım biliyordur. Allahım sen konuyu biliyorsun amin!

Sonraa şuan evdeyim. Gözlerimden uyku akıyor. Sanırım rüyamda onu göreceğim. Öyle hisler dolanıyor içimde. Ama şimdiden özledim. Yarın Cumartesi. Nasıl dayacanacağım onca gün?! Yani sadece iki güncük olabilir ama bu bir aşık için geçerli değil!

Şaka maka sizi eğlendireceğim diye amel defterimi aleyhime dolduruyorum. Amaaan arkalarından konuşmak gibi olmasın! Bizim amacımız belli bee!

Blogger olmak da zor mesela hani! Manyak gibi uykum olmasına rağmen burada kulağımda kulaklık size laf yetiştiriyorum...

Neyse sanırım bu kadar kafa ütülemek yetecek. Zaten fazla bir şey olmadı. Kırmızı'yı görmeyince günümün bir amacı olmuyor. Okul boş gibi geliyor! Ama bir diğer kestiğim var. Adını bile bilmiyorum ama Resim bölümünden o da. Öğrenirsem ona da bir lakap takıp güzeeel bir yazı ile sizlere tanıtabilirim. Dualarınız Berry ile olsuuun!


Twitter: @BerryGunluk





22 Ekim 2015 Perşembe

Biraz sohbet ve gıybet! (Uyarı: Fazla yakışıklı bulunmaktadır! Kalbi dayanmayan okumasın!)

Herkese selam. Bir kaç gündür yazı gelmiyor. Ama ne yaşıyorum da anlatacağım öyle değil mi? Boş muhabbeti yazarken bile sıkılıyorum. Bazen yazıyorum ve yayınlamak istemiyorum.

Depresyona resmi olarak girdim. Kitap karakterleriyle aşk yaşıyorum. İnstagram'da dolaşırken arada bir anasayfamda gördüğüm taş mankenlere falan asılıyorum. Okula gidesim bile olmuyor. Sabah daha kalkmadan stalk yapıyorum. Artık rüyamda bile stalk yapıyorum! Bu kadar ilerledim ve leval atladım sanırsam.

Bu arada 600 okunmayı geçmişiz. Bin okunmaya gidiyoruz neredeyse. Bunu da yazının kıyısına köşesine ekliyim. Farkında oldum da akşama kadar Kırmızı'yı düşünüyorum. Elimde kitap okurken bile 'Aaa! Ne kadar Kırmızı'ya özeniyo pis yazar ığğğ!' diye çemkiriyorum romanlara. Sonra yeni müzikler keşfediyorum tıpkı biz gibi oluyor.

Yani diğer kestiklerime bakıyorum hepsini toplasak bir Kırmızı etmeyecek sonuçlar alıyorum. Evet hepsi yakışıklı yani. Ama benim gözümde bir o etmiyor. Yani burada aşk hayatımdan çok biraz gıybet etmek istiyorum. Blog uyarılarında 'Artık yanacaksın Berry! Sus' çıkacak diye korkmaya başladım.

Bir arkadaşım var. Habire kendi sevgilisini övüp duruyor. Dünyaca ünlü ve yakışıklılıklarıyla bizim kalbimize adlarını yazdırmış ünlülerin fotoğraflarını atıyorum. Aldığım cevaplar genellikle rutin şeyler oluyor. ''Iyy! İğrenç. Buna mı bakıyorsun? Beni sevgilim daha yakışıklı tamam mı?' Kırmızı'yı da küçümsüyor bir gün gerçekten büyük bir patlama geçireceğim ramak kaldı.

Lucky Blue Smith diye dünyaya yakışıklılığıyla ün salmış. Ve tabii ki benimde yüreğimi hoplatan bir beyefendi var. Yani yaşı yaşıma yakın. Ne biliyim kesip duruyorum. Tatlı da bir bey. Ona da çirkin dedi. Evet anlarım belki zevksizsindir ama bu kadar olma be dostum! Alta fotosunu ekliyorum.


Kendisi haremimin gözdelerinden olup, en beğendiğim modeller arasında ise birincidir. O platin sarısı saçlar. Maviş maviş parıldayan gözler ve gel beni ye manasında ki bakışları yok mu. 'Ahh seni çılgınn.' demek istiyorum ağzımı gere gere.

Vücut desen var, tip var ki ben tip konusunda hiç önemsemem. Tutu bazen dalga geçer hakkında. Tip göreceli bir kavram kime göre güzel kime göre değil çok saçma yani! Ben şahsen bu adam gel dese bir dakika durup da düşünmem. Gerekirse ülkeye kaçak giriş yaparım ama girerim arkadaşlar. Hiçç şeyyapmayın. Haremimden olan beyefendiler için bu tutumu sergiliyorum. Sorry!

Bir diğer haremimin gözdesi ünlüye geçiyoruz. Vini Uehara! Kesinlikle adını soyadını bir yerlerde duymuşsunuzdur. Onu keşfetmem tamamen rastlantı oldu. Kötü Çocuk kitabını okumayan veya duymayan yoktur. Taaa Wattpad'den beri okurum da keserim de onu! Ama benim için Meriç değil Vini dir o. O kara kaş kara göz! O biçim vücut! Daha ne ister insan ona bakarken öyle değil mi?

Brezilyalı olan haremimin bir diğer gözdesi, kalbimizin efendisi, yüreğimizin sevgilisi Vini'ciğimiz Allahımızın insanlığa 'Bu insansa bizim okuldakiler ne?' demek için yolladığı bir melektir!


Bu yazı içinde son olarak bahsedeceğim haremimin gözdeleri arasında bulunan Felix Bujo! Kendisini tesadüf eseri Instagram'da gezerken keşfettim. O mavi yakıcı gözler, o dudaklar, o vücut, o boy, o pos daha bir insan ne ister tanımına örnek olarak Tanrı insanlar arasına kaynaştırdı. Böylelerine insan demek garibime gitmiyor değil hani! Yani tabii ki benim için bir Kırmızı değil ama en azından gelecek nesil bunları görüp 'Off abeee bu nesilde yaşamak isterdieeem!' diyebilecek! 



Yani bir inceleme yapın. Tabii ki sevdiğiniz beyefendi daha tatlıdır ama şu Felix'ciğime bakın. Şu karizma kelimesinin tanımına bakın. Ayna ayna söyle bana varmı daha güzeli dünyada diyen insanlara 'Evet!' cevabını verecek bir insandır Felix! Bir bakış attı kalbimi çaldı!

Bugünlük bu kadar taş görmek bünyeye zararlı arkadajlar! Yeter. Arada bir şu sohbet şeysini yapalım. Ben çok eğlendim hadi bakalım. Görüşürüzz bebitomlaar!!!

Twitter: @BerryGunluk

Ve efsanemiz MARILYN MONROE:




20 Ekim 2015 Salı

Okul Günlüğü #8 // Metresinden haberi olan kadınlar gibiyim!

Herkese mehhabaloor.

Bugün bahsedeceğim konularda çok aşk meşk aramayınız. Evet bende isterdim sizlere aşklı, kalpli, çiçekli, böcekli yazılar yazmayı. Ama olmuyor. Mutlu sona ulaşmak biraz zamanımı alacak öyle değil mi?

Bugün Kırmızı'yı sadece bir kere gördüm. Bir. BİR. Sadece bir. Okula gittim hatta olmadığını falan düşünmüştüm ama döğle tenefüsünde kankamın yemek almasını meklerken kafamı sol tarafa çevirdim Kırmızı geçti. Ne göz göze geldik gün boyu. Bırakın göz göze gelmeyi, görseydim de mutlu olurdum! Kara bahtım bugün bana aşkta gülmedi nedense. Böyle birilerini görüyorum ya ona sarılan, onun yanında olan içim birden metresinden haberi olan kadınlar gibi oluyor. Düzenim bozulmasın diye susarlar ya hani. Elalem ne der falan. Bende öyleyim. Gidip o kızları tek tek tek öldürmek istiyorum. Cezam ne olursa olsun! Gerçi daha büyük ne cezam olabilir ki gülüm? Diyerek içimdeki ergenin türkülerini dışa vurdum.

Allahım yine de konuyu biliyorsun bir el at. Tşk.

Herneyse aslında bugün aşk dışında her şeyim güzel derecesindeydi!

Tiyatro dersi genel olarak eğlenceyiydi. Yani hava atmak istemiyorum ama sahnede iyi olduğumu düşünüyorum *Gülmekten ağlayan emoji* Sonra ki iki desr ise şan'dı. Yeni bir öğretmenle tanıştık falan. Diyafram nefesimize, sesimize ve ritim duyumlarımıza falan baktı. Bendeki her şeye beğendi. Hatta müzikle uğraşıyor musun falan dedi. Sesimin güzel olduğunu söyleyenler vardı. Dersin ardından arkadaşlarımda tebrik etti. Saolsun Kara olan da beni tebrik etti. Kırmızı aklımdaydı şarkıyı söylerken.

Sonra ders edebiyattı en sevdiğim derslerden biri dil anlatım ve biyoloji. Biyolojide artık gözlerim kapanıyordu yorgunluktan. Eve gelince de dayanamayıp uyumuşum. Uyandığımda karşılaştığım manzara çok kötüydü. Tüm aburcuburlarım misafirler tarafından sömürülmüştü. Hepsi. Tek yaşama tutunma sebebim elimden alındı gibi hissettim. Üç çocuğumla ortada kalmışım gibi falan. Biraz gelinlerin tatlı telaşı'nda insanların dramlarına falan ortak oldum.

Ve şuan buradayım şimdi ruhumu müziğe teslim etmeye gidiyorum elvedaa…

Twitter: @BerryGunluk




19 Ekim 2015 Pazartesi

Okul Günlüğü #7 // İçimde türkü bar açtın!

Herkese merhaba okurcanovlar. Yine mutlu ve hüzünlü bir günün daha sonuna geldim. Okuldan eve vardım ve bu satırları size yatağımın içinden yazıyorum. Dün gece 'Gelinlerin tatlı telaşı' adlı bir sayfaya girdim. Girdim de çıkamadım. İnsanların ne kadar yobaz, tutumcu ve paragöz olduklarını gördüm. 

İşte 'Sözlüm benden büyük ayrılayım mı' lar. 

-Nişanlımın boyu kısa ayrılayım mı?

-Düğünde altınlar çok az geldi. 

Bakarsanız herkes iyi gelin. Tabii arada fake atanlarda olmuş. Herneyse. İnsanlar gerçekten çıkarcı. Bakireliğini bile ortaya koyanlar olmuş. Teyzelerde 'kızım senin anan baban yok mu?' Falan. Ne hale gelmişiz anlayamıyorum. Anlayamamak bana zevk verdi ve baştan aşağı tümmm sayfayı gezdim canolar. 

Sonra uyudum sabah oldu okula gittim her şey normal. Sonra tören falan vardı. Bir de baktım Kırmızı'nın en yakın arkadaşları orada ama kendisi yok beyefendinin! Bu ne lüks dedim yaa. Kaynanam nasıl okula yollamıyor bu çocuğu geçen hafta boyu yoktu zaten diye söylendim tüm tören boyu. Sonra ders tiyatroydu. Alt kattaydı ders. Bende inerken arka bahçede gördüm onu. Her zaman ki bacaklarıno belli eden pantolon ve lacivert bir tişört. O an öldüm. Bazen fark ediyorum benim için o çok fazla diye ama bırakamıyorum. Düşünemiyorum bile bir dakika bile onu bırakmayı. Bakmayın benim böyle sürtük gibi göründüğüme herkesi keserim ama aşk başka. Yakışıklıdır bakarım yani. Benim olmayan bir şey için kendimi kapatacak değilim.  

Gel zaman git zaman öğle tenefüsüne kadar göremedim o sırada da biraz gıybetler oldu. Konuşmamız aklıma geliyor böyle sınıfta mal mal gülüp duruyorum. Ne değişik insan oldum. Ben ilk defa iliklerime kadar aşık oldum. Ne vardı bir damla karşılık alsam? 

Öle tenefüsünde de aekadaşım hunharca tıkınırken yine onu gördüm. Hamburger yiyordu. Yiyip yiyip kilo almıyor. Ama ben yemek masasının önünden geçiyim bir kilo alıyorum nasıl oluyor bu. Buna da bir çözüm bulsanıza prezervatife türkçe bir meal bulacağınıza ey Türkiye!

Sonra yemeğini bitirdi tabi aşkımentontonuellam. Bende onu izliyorum delice arada bir bana bakacak gibi olduynda gözlerimi kaçırıyorum hemen. Sonra ne göreyim! Üç-dört kaşar. Kırmızı'nın etrafını çevirmiş gülüşüyorlar. Sanki Kırmızı koyunmuş onlarda her an saldırmaya hazır bir kurt. Günümüz insanlarına 'Erkek' dediğin anda böyle oluyor. O an o araya girecektim 'Heeeyt! Açılın lan sürtükler! Siz kimsinizde benim manitaya yan bakıyosunuz oloooom!!' Diye çıkışacaktım. Ama kuyin kişiliğim buna izin vermedi. Sonra kızlar aralarında kavga ettiler. Benim gözümün nazarı değdi oh! Canıma değsin! Biraz olsun mutlu oldum. 

Önümüzden geçerken Tutu başladı Kırmızı'nın nasıl sarıldığınu ve hissettirdiğini anlatmaya. Aslında onunla önceden arkadaşlardı. Gerçi hiç sevmez Kırmızı'yı. İşte güzel hissettiriyormuş. Çok içtenmiş. Sıcakmış. Sonra elektrikli testereyle onu kestim falan. Tabii hayır ama yüzümde buruk bir ifade. 

İçim ise haykırıyordu 'İçime türkü bar açtın Kıtmızı!' Diye arabeske bağlayıp rakısını yudumluyordu. 

Sonra zaman nasıl geçti hiç bilmiyorum. Şimdi ise yatağıma uzandım ve bu yazıyı yazdım. Barbie ve Balinda gelse de günün gıybetini yaksak diye bekliyorum. Onların okulları da geç bitiyor be. Nasıl alışacağım hiç bilmiyorum. Hayaaaattt beni neden yoruyorsuuun!!!

Herneyse şimdi sizi Marilyn Monroe'nun güzel bir fotoğrafıyla baş başa bırakıp gidiyorum. Herşese bayyyy. Umarım yarın  'ÇıkıyoruuuZ' diye bir bölüm atabilirim. Haydi hoşçakalın yarın yine görüşelim bebitomlar. 

Twitter; @BerryGunluk



18 Ekim 2015 Pazar

İçimde iyi bir his var. Öldün mü ne yaptın?

Merhabalar!!!

İçimde iyi hisler var nedendir bilinmez. Artık hafta sonu diye mi, evde akşama kadar yatıyorum diye mi bilinmez ama lafları uzatmadan konuya girmek istiyorum. Biliyorsunuz genelde hafta sonları yazı yazmıyorum çünkü konum olmadı. Ama bugün içimden bir ses kısa da olsa bir şeyler yazmam gerektiğini söyledi.

Bugün günlerden pazar ve içimde iyi bir his var. Genelde içimde arabesk sözler geçer 'yarın da pazartesi yeaaaa….'' diye isyan eder kalbim ve tüm organlarım.

Ama bugün farklı. Geçenlerde de bir haber aldım. Kırmızı'nın eski sevgilisi ile ilgili. İzmir'e deri dönmüş. Bence ettiğim dualar geç de olsa işe yarıyor. Şehirden bile men ettim onları! Arkadaşıyla da bağlarını kopartmış İzmir'e döndü falan demişler. Öyle yani bir değişik.

İşte içimde iyi bir his var. Öldün mü ne yaptın İzmir'li?

Mutluluk haftası ilan edeyim bu günü o zaman. Çünkü hep mutlu şeyler oldu. Önce bu haberi almam. Hemen sonra ikinci kestiğimin instagram hesabını buluşum. Yani aslında tamamen şans eseri oldu. Klasik gece stalk'ımı yapıyordum. Yatağımda elimde telefon gece yarısına kadar böyyle stalk peşindeyim.

Sonra bizim okuldaki taşların hesaplarında gezinmeye başladım. Ama adı da aklımda bulursam direk tıklayıp bütün fotolarını tek tek ss alıp telefonuma adını altın harflerle yazacağım. Tıpkı Kırmızı gibi. Tabii siz onların muhteşemliklerini göremiyorsunuz. Zaman ilerlerde 'Kırmızı ile çıkıyoruz sürtükleeer..' diye bir yazı yazacak olursam belki fotoğraflarımızı da koyarım. Kocam var artık ehu ehu diye havamı atarım tüm bu caimaya. İnsanlar hep benim gözümün içine sokuyor sevgilisini. Bir de ben sokayım da o fotoları gözlerinin içine içine görsünler!!

Tabii ben yine stalk yapıyorum o aralar. Etli sütlü ayırmadan kesiyorum herkesi. Sonra yanlışlıkla elim bir yere çarptı ve ben şok. Onun instagram profilindeyim. Nasıl oldu şaşırdım. Zaten az buz fotoğrafı var. İki üç tanesini ss alıp kaydettim telefona. Tabii bunları fake instagramımda yapıyorum. Kendi hesabımda rahat edemem yani. Olmaz.

Onun adı da ne olsuuun.. Hah Kumral olsun. Saç renklerini de hiç ayırt edemem garanti yanlıştır. Gider Barbie'ye sorarım. O da hendi EMO'suyla uğraşsın. Ona da dadanıyorlar. Tabii güzel kız. Abi bide ruh hastası sapık gibi anlatınca anlarsınız.

Barbie demiş 'Sevgilim var.' Emo demiş 'Ama ben seni seviyorum sen çok güzelsin lütfen benimle çık istediğin kadar beklerim.' Barbie demiş 'Olmaz.' Emo demiş 'Beklerim okul çıkışına gelirim seni ararım. Barbie demiş 'Hayır.'

Yani Team Barbie olmak istediğimi belirtmek istiyorum çünkü sevdiği var. Bunu anca platonik olan kimseler anlar. Şimdi. Çocuk da bilmem kaç senedir birini seviyomuş falan. O kadar sevdin ne zaman bir kalemle sevdin be Barbie'yi genç adam. Yani Barbie, yanımda biri olsun, sevgilim olsun diye değil. Gerçekten aşkı arayan bir kız.

Neyse bu konuda böyle üstüne çok durmak istemiyorum. Çünkü ilerki günlerde zaten büyük ihtimalle kendi blogunda neler neler olduğunu anlatır.

Hep mutlu değildim bu hafta. Mesela Kırmızı koca bir hafta boyunca ortalıkta yoktu. Kalbimi yaktı bu olmama meselesi. İnstagramına yazmış bir filmi izlemeye gidiyoruz falan diye. Sinirimi bozdu. İnsan bir düşünür değil mi? Yani belki bir sevenim vardır hiç olmazsa bir uğrayıp görüneyim!

Ama sınıfımız değişti taa karşı binaya yani müzik binasına taşındı. Önceden ne güzeldi. Kırmızı ile yan yanaydı sınıfımız her daim bakışıp dururduk. Tutu desen tenefüse hiç çıkmıyor. Hiç göremez oldum. Zaten depresyondayım her şey üstüme geliyor gibi hissediyorum.

Herneyse bu kadar dedikodu gıybet yeter. Cayır cayır yanıcaz valla. Ehuehu. Güzel bir hafta olsun. Özellikle benim için. *Bencillik gibi oldu* Kendinize iyi bakın beybiler. Hoşçakalıııın….

Twitter: @BerryGunluk




13 Ekim 2015 Salı

Depresif Günler Hep Beni Bekler!

Herkese selamlar olsun Berry'den.

Bu hafta benim için tatlı sert oldu. Evet Müge Anlı izliyordum ve cinayet üstüme kaldı. Şimdi hapisaneye gidiyorum bye…

Diyip yazıyı bitirmek isterdim ama öyle olmadı. Zor zamanlar yaşadım. Ciddi anlamda zor ama hala komiğim lanet olsun. Mutlu olamazsın ya bazen. Ama etrafında ki herkesi güldürürsün. Kendin hariç. Öyle bir dönemdeyim.

''Ya benim hallerim var çekil şurdan!'' demek istiyorum dünyaya. ''Bni hiç anlamadn zaten.s'' falan diye azraile atar yaparsamda ölebilirim heralde. Saçmalamadan konulara geçmek istiyorum. Lanet olası sınıfımızın yeri değişti. Yani ben mutluydum Kırmızı ile yan yanaydı sınıflarımız geçerken bir bakış atıyordu. Şimdi karşı binadayız.

Elimde ne var? Bir adet koca sınıf ve içinde bir sürü gerizekalı insan. Ve sürekli sınıfta oturup o güzel kediciklerden bağırarak kaçan bir Tutu! Lanet olsun. Artık Kırmızı'yı çok az görüyorum. Hatta geldi mi gelmedi mi onu bile anlayamıyorum bazen. En son pazartesi gördüm. Muhteşem giysileriyle törende. Gece mavisine benzer giydiği pantolon ona çok yakışıyor.

Size de oluyor mu bilmiyorum. Her şeyden kaçmak istiyorum. Evden, okuldan, sevdiğimden, şehirden hatta ülkeden bile! Ülkemizdeki durum da ortada. Aslında bir kaç gündür onun için yazı yazmıyorum. Biraz ortalık sakinlesin sonra eğlenelim diye. Ama gerçekten çok bunaldım.

Ailem bir sırrımı öğrendi galiba. Dün annem söyledi ama ne olduğunu da söylemiyor! Sadece bana dürüst ol diyor. Korkuyorum. Tek sığınağım burası. Bugün aklıma gelen şey aslında o kadar doğru ki. Kırmızı'dan da kurtul diyor aklım bırak yani. Onun yüzünden o kadar şey yaşıyorsun onun sana yaptığına bak diyorum. Adımı bile ağzına almayan biri için çektiğim şu şeylere bak! Bana ilk kez aşkı tattırdı. Hayatımda ilk kez!

Gerizekalı insanlar var. Arkadaşım olup beni aşağılayan var. Var oğlu var aslında! Odamdan çıkmak istemiyorum. Hatta ben, gri depresyon kazağım, kahvem ve yatağım muhteşem altılıyız. Ehu ehu…

Etrafımda onlarca insan var. Kimi doğru kimi yanlış bilmiyorum bazen. Sadece Barbie ve Balinda'dan eminim. Balinda'da telefonunu kaybetti. Benim içim acıdı o telefonu kaybettiğini söyleyince. Eve kadar aradık falan.

Barbie hala bir Ken bulamadı. Umarım yakında bulur. Bulduğunuz Ken'leri Barbie'nin bloguna ulaştırırsanız seviniriz. Yani bazen oturup 'ya ben ne zaman evlencem Seda Abla!' diye ağlıyorum evde. Aile kavramı benim için çok kutsal. Gelecekte oturacağım evin tasarımları, dizaynı hatta mobilyaların renkleri bile hazır! Beni alan çok şanslı aslında. Yemek yaparım, iş bilirim daha ne yapayım be Kırmızı. Biri Tumblr'dan sevgili bulmuş. Lan vicdansızlar izdivaç blogu açtınız da bana mı haber vermiyorsunuz anlamıyorum! Lütfen bana da haber verin çürüyorum evde valla!

AHS başladı. Gaga'nın sahneleri güzel. Anlatacak şey bulamıyorum. Beynimde milyonlarca kelime var ve onları cümleye dökmeme izin vermiyor gibi beynim. Psikolojik olarak çöktüm. Umarım psikoloğa gidebilirim bir ara. Benim için dertleşmek çok iyi geliyor. Sadece psikolog değil her şeyle. Arkadaş, öğretmen hatta ayıcığım bile!

Çok kafanızı ütüledim. Bu yazıyı yazarken çok sıkıldım. İçim çok karanlık. Ağzım yukarı kıvrılamıyo. Hayır canm ne depresyonu.s Kırışmasın diye…..

Neyse bu kadar anlatacak şey yeter. Yarın okula gitme diyor bir yanım. Öteki yanım diyor ki yarın tiyatro var. Eğleniyorsunda! Kafan dağılır be Hacı! diyor. İçim bile bazen benimle alay edip duruyo.

Kısacası depresyona giriyorum yani depresif günler hep beni bekler. Neden 'Adana merkez patlıyor herkes' gibi aptal şeylerle kafa dağıtamıyorum. Benim yapım olgun. Onlar gibi değil!

Yeter sanırım bu kadar. Haydi hepinizi öptüm. Sonra ki yazıda görüşmek üzeri sağlıcakla kalın beybitolar…

Twitter: @BerryGunluk




7 Ekim 2015 Çarşamba

Okul Günlüğü #6 // Hah hah hah çok şükür dostlar!

Bugün p kadar mutluyum ki anlatamam. Mutluluktan her an ölebilir veya bayilabilirim. Ne oldu dersiniz?

Yirmi iki Nisan'dan beri ilk defa Kırmızı benimle konuştu. Ve öldüm. Ahiret ortamıda güzel aslında. 

Gerçekten öldüğümü hissettim bir an onu karşımda görünce. İliklerime ladar hissettim o sesini. Tabii cevap verebilmem biraz uzun sürmüş olabilir o muhteşem olay sayesinde. Ne dediğini yazının sonuna ekleyeceğim. 

Öğle tenefüse ışınlanıyoruz. Tutu ile konuştuk falan. Kantine indik yemek almak için. 

Biraz bekledikten sonra aldık ve yemek için dışarı çıktık. Malum kantin kalabalık olduğu için. Bizim bahçede de oturmalık yer var. Yani oturmak için tasarlanmamış aslında ama biz oturuyoruz. Neden çünjkü biz böyleyiz. Ehuehu. Neyse. 

Oraya oturduk. Bir baktım karşımda bir oşışık var. Tabii ki Kırmızı oradan baslet sahasına benzer şeye bakıyor. Ayy alladım. Onun o ncecik bacaklarına, kaslı vücuduna ö-lü-nür! Onu sevmeyenleri anlayamıyorum. Tamam belki biraz egoist biri olabilir ama ego kimde yok ki?!

Yaklaşık iki dakika sonra Tutu "Ayy üşüdüm lütfen sınofa çıkalım!" Dedi. Yani biliyorsun ki Kırmızı şuan karşımda. Biz onunkine yapsak 3.dünya savaşı çıkar! 

Dedim ki. "Şu manzaraa bak kanka ne güzel!" Dedim allttan alttan Kırmızı'yı göstererek. Donuyo bakıyo ama onu görmüyo nedense! Artık bilerek mi bilmeyerek mi bu ona kalmış bir şey!

Sınıfa soğru çukmaya başladık. Çünkü Kırmızı'ya belli etmeyi de istemiyorum sma insan anlar yani bakıyorsun görmüyordun. Üstüne ben "Kırmızı buradda." Dediğim halde yani. 

Sınıfa yaklaştığımda ben başladım öff çekmeye. Dedim "Tutu yani Kırmızı vardı orada ne vardı biraz daha oturdak?!" Dedim. 

Meşhur ses tonuyla "ayy görmediim!" Dedi. Yami adıyla seslendim, gösterdim bu neyin ytribiydi anlayamadım. 

Sonra sınıfa çıktık bir ton video falan izledik tam bunaldıö zil çaldı. Alt kats indim. Yani benim sınıfımın katına. Önce kafamı uzatıp bir ortama baktım ve Kırmıxı orada! Hemen iki saniyede kendime çeki düzen verdim, toparlandım ve elime teşefonumu alıp yürümeye başladım. 

Sınıfla aramda bir kaç saniye kaldığında. Önüme geçti. Evet evet tam önüme geçti. Ve öldüm. Böyle bir stak beklemiyordum açıkçası. Hazır değildim ve boşluğuma denk geldi. 

Gözünün içine baktığımda kalbimde olan sızı yavaş yavaş tüm vücuduma dağıldı o kadar muhteşemdi ki. Bilmediğim hisşeri tadıyordum. 

Sonra ikinci bir hamle yaptı. "Oyy! Senin saçlarını yesinler!" Dedi. Ve öldüm. Şuan 'Dıııt dıır' diye öten alete bağlıyım falan. İliklerime kadar hissettim o anı. Ve sadece o an değil eve gelene kadar hatta geldiğimde bile hissediyordum. Ateşim çıkmıştı, karnımda müthiş bir sancı vardı ve ölmek üzereydim. Kalbim çok hızlı atıyordu. Anlatamayacağım şeyler hissediyordum. 

Tüm ders manyak gibi gülümsedim. O kadar yakındı ki sandım ki yapışacak dusaklarıma artık yetti bu platonik be! Diyeceğim bende. Belki tüm bunlar yakında olabilir. Öyle umuyorum. 

Tabii ben derste içimden Hah hah haah çok şükür dostlaaar! Benimde artık bir sevgilim varr! Şarkısını söylüyorum. 

Aradan bir tenefüs geçti. Ders boş. Yani bir kız var Turunç. Kırmızı ile yakın temasta bulunuyor. Yani ona dokunmak için Noter'den kağıt alman lazım gerizekalı. 

Sonra sınıfta da onun hakkında konuşuyorlar bende alttan alttan dinlemeye çalışıyorum o sıralar. Biri Turunç'a dedi ki "Kırmızı da seni kucağına aldı neredeyse!" Dedi. Benim zaten mutluluktan var olan ateşim sinirden iki katına çıktı. Turunç be! Senin sevdiğin var git onunla takıl. Ay ne çektim be! Yeter artık. Yakışıklı gördüğünüz gibi yapışıyorsunuz! Aaa!

Sonra takmamaya karar verdim bve onun muhteşemliğini düşünerek eve geldim. Biraz üşendim yazmaya ama yazdım ve güzel de bir yazı oldu diye düşünüyorum. 

Bu yazı da bukadar olsun. Kendinize çook iyi bakın. Güzel güzel şeyler yaşıyım da anlatması güzel olsun öyle değil mi. Hadi by by. 

Twitter: @BerryGunluk 



5 Ekim 2015 Pazartesi

Okul Günlüğü #5 // Nefret, kin ve öfke!

Herkese merhaba. Mutlu bir şekilde sizleri yazmayı isterdim ama öyle değilim. Depresyona geri girdim. 

Nedeni çok açık. Hayata gülerek bakmaya çalışırken hayat bana her seferinde başa bir yeriyle gülme geleneğini gerçekleştirdi. 

Okula vardığımda onu arkasından görebildim.  Kırmızı'yı. 

Daha sonra tam halini törende gördüm. Gri kabanı, içinde kırmızı kazak ve içinde beyaz bir tişört vardı. Altında da incecik bacaklarını örten lacivert pantolonu. 

Doyasıya baktım bana arkası dönükken. Ben onun yüzüne bakmaya bile kıyamazken insanların onunla konuşması canımı yakıyor. Şakalaşmaları falan yani. Ben onu kıskanıyorum. Her şeyden çok. 

Okulda bir kız var. Ben ona Turunç diyeceğim. Onunla konuşuyorlardı. El şakalarıyla falan. Küplere bindim. Başıma ağrılar girdi. Evde olsam saatlerce ağlardım. Ama okuldaydım başımı dik tutmam gereliyordu. Yaratık boku. Neyse... 

Daha sonra bir gelişme fark ettim. İnsan bir sınıfın önünden geçerken sınıfın içine bakar. İnsanlara değil. Gözleri direkt olarak benimkiylembuluşuyor. Kalbimin olduğu yerde bir acı hissediyorum. Karnımda bir sancı. Bugün bir saniye dayanabildim. Daha sonra gözlerimi kaçırdım. O kadar güzel bakışları var ki. 

Herneyse. Sonra derslerden tiyatroydu. Tiyatro öğretmeni beni gösterip "İşte gerçek bir oyuncu." Dedi. Birazda olsa moralim yerine geldi. Sonra öğle 
Arası geldi. Çok görmedim. İki dakikada bile özlüyorum onu. Her saniye karşımda otursa da izlesem. 

Haa unutmadan. İlk dersimiz boştu. Kırmızı'ların sınıfı da hemen yanımız. Tarih hocası geldi. "Kırmızı? Sen neden serbest geldin?" Dedi. Gerçi bende serbest sayılırdım.  Ne kadar ruh ikizi bir beyefendi...

Kırmızı "Ya hocam valla bu süveterin altında beyaz tişört var." Tabii ki de çıkartmadı. Ben ona ölürüm. O kadar yakışıklı bir insan olmamalı Zeus ama benim Zeus'um. Başkasının değil. Asla. 

Kuralları umursamıyordu. Gerçi.... Herneyse o muhteşem bir insandı. 

Derste de sadece ders dinledim, Kırmızı'yı hayal ettim ve önümde oturan çocukla biraz sohbet ettim. Bayağı sohbet ettim. Kafa dengiymiş. Onun Bff'sı da Maviş zaten. Arada bir geliyordu. Bana sevgilisini, sevgilisine nasıl para yedirdiğini, sarhoş olup nasıl birlikte olduğunu falan anlatıyordu. Banane yani dedi ama muhabbeti sürdü. Romantık bir çocuktu aslında. Sınoftaki gerizekalı insanlardan sonra kafa dengi birilerini bulmak güzel oldu. 

Tören geldi çattı. Yarın da okul yok. Törende yanıma o çocuk geldi. Kafasını sürekli olzuma koyup duruyordu. Güzel hissettiriyordu uzun bir süredir bunu yaşamıyordım. Hiç yaşamamıştım ki. 

Maviş'de arkamızda hunharca bize cinsel münasebette bulundu falan. Güldük eğlendik bir günü böyle bitirdik. 

Şuan eve geldim kafamda milyon tame düşünce var. Spotfy'dan yaptığım yeni çalma listesini dinleyerek biraz kafa dağıtma planlarım var. 

Yine iyi kafanızı ütüledim. Kendinize iyi bakın lütfen. Yarın yazı yazar mıyım bilmiyorum ama sürprizler de olabilir yani ;))

Twitter; @BerryGunluk





3 Ekim 2015 Cumartesi

Hafta Sonu Gıybeti / Rüyama da girdin, kesin beni seviyorsun!

Gerçekten çok sıkılıyorum. Bunaldım. Biraz daha sıkılırsam ilaçların tadına bakmaya falan başlayacağım belki ölürüm de ekşın olur. 

Gerçi ölsem de arkamdan ağlayanlara bakıp "aaa bak bu beni sevmezdi ehuehu" diye gülerdim de. Aslında öyle olmazdı korkudan ölürdüm falan ben ilaç zehirlemezse de. Bir kere jiletle ayna karşısında rol yaparken kolumda küçük minicik iğne batmış gibi bir yara açtım da nasıl korkuyorum ölücem diye anlatamam. 

Böyle böyle günün yarısına geldim. Asıl bomba şu; rüyamda Kırmızı'yı gördüm. Ama öyle böyle değil. Ne bileyim evde falan olsa güzel olurdu. Uyuyordum. Ama zaten dün gece hep akşıma getirdim. Okula gelmedi kim bilir kiminle sürtüyo falan. 

Gece rüyama girdi öküz. Çok romantkti be. Yolda yürüyoduk ve birden beni hayvanca öpmeye başladı. Aklımda milyon tane soru var. Öpüşmekte ğroyum zaten 38584892 kere öpüşmüş biri olarak... Şaka şaka bir kere bile öpüşmedim. Onun için rüya ayrımı da yapamadım kafam anın tadını değil de,

"Nasıl öpüşülür lan?" - "Abi napıcam?" - "ya ağzım kokuyorsa?"

Bunlar aklımı ele geçirmişken bir öptü o dudağını hissetti arkadaşlar her detayını hissettim yani. O kadar harika anlatdı ki bir uyandım yine yüz göz şişik. Abi nefret doluydum. Yatağa yatıl 'lütfen allahım, nolur devamını göriyim, bir kerelik be!' Diye aklımdan düşünürken yattım. Ama olmuyordu. Abi bu bir şaka falan mı? Korkunçlu türde bir rüya görsem uyanıp on kere uyuyup aynı rüyanın devamını görüp dururum! Ama neden. Neden. Nedeeeen?

Ama şunu da ekliyim; Rüyamada girdin ya. Kesin beni seviyorsun. Diye kendimi de öveyim de...

Bu gece de Alacakaranlık var. Edward'ı keserm biraz Emmet'ı da. Tamam Jacob'ı da. Amaaan herkesi işte. Bir kere daha Alacakaranlık serisini vermişti ki benim en sevdiğim kitap ve film serilerinden biridir. Bella'nın hunharca ağda yapma sahnesini bile kesmişlerdi. Yani biz ne ara böyle bir ülke olduk demeden edemiyorum. 

Öpüşme sahnelerini, seks leri falan bunlar her insanın yaptığı şeyler. Ayıp günah mı kaldı allah aşkına?

Herneyse. Düşünsenize Grinin Elli Tonu'uny verdiklerini düşünsene. Aslında filmde Christian Grey aşkım çok farklı anlatılmış. Kitap daha güzeldi. Tabii ki film de muazzamdı. 

Bugün aksiyon olmadığı için saçma konulara dalıcam vaya konudan konuya geçicem. Ve şunu da söylemeden edemeyeceğim. 

Okulda bir çocuk var on ikinci sınıf. Taş. Böyle bir tatlılık olmaz. Esmer güzeli yani kısaca. Geçen yıl aynı servisteydik falan severdik birbirimizi. Haa o manada değil yani o beni sevse şuan bu blog'u yazıyor olmazdım ehuehu. Dün geldi törende yanıma Dedi işte bir yardım kampanyası var şu kadar lira para vermen lazım sonra o partiye gelebilirsin. 

Bende içimden 'senin olduğun her yere gelirm kaçır beni spiderman.' Ama direk mantıksal zekamla düşünüp "Buna tek karar veremem ailemle konuşmam gerek." Dedim. O muhteşem gözlükleriyle bana baktı. 

"Tek mantıklı cevabı sen verdin." Dedi benimde içimde bir Ego tabii. Maviş'in gitmesinin üstüne matem havasından çıkarttı beni. İşte buda böyle bir anım. 

Anılar geçidi yaparken dün yazmadım sanırım. Kırmızı'nın yakın arkadaşı ZeyZey kantinde bana bir baktı. Korktum yani. Öyle bir bakış ki görmeniz lazım. Kendimden soğudum resmen. Bu neyin tribiydi anlamadım direk gözümü çevirip çıktım oradan. 

Dünde blog'u yayınladıktan hemen sonra babam geldi. Bir avm'ye gittik. Bayağı gezdim alışveriş yaptım. Taş kestim. Nedendir bilinmez çoğu taş yoktu. Normalde tıklım tıklım olan yer boş gibiydi. 

Herneyse. Bugün de bir arkadaşım var. Aslında sadece bugün değil. Ne zaman Kırmızı aşkımın fotoğrafını atsam bana 'ay çirkin yeaaaa.s' diyo. Çemkirmekten yoruldum. Onun yakışıklı diye attıklarını görseniz gözlerinizden kan akar. Jamie Dornan'a bile çirkin, tipim değil diyen birinden öyle şeyler bekleyemem tabii ki. 

***

Arkadaşlaaar. Yine kafanızı ütüledim biliyorum. Yarın nasıl bir yazı gelir bilemiyorum ama bu yazı Okul Günlükleri kadar eğlenceli değil farkındayım. Ama evde otururken neler yaşayabilirim öyle değil mi?

Bazı yerlerde çok hızlı konu değiştirmek olabilir onlar için çok sorry. 

Hadi kendinize iyi bakın. Ay Lav Yu. 

Twitter; @BerryGunluk






2 Ekim 2015 Cuma

Okul Günlüğü #4 // Kapı çarptı. Allah da çarpsın Maviş!

Herkese selam! Okulda yaşadıklarım yetmedi üstüne bir de babamla birlikte gezmeye gidiceez. 

Yaşasın. 

Herneyse bugün bomba olacak olaylar oldu. Güzel güzel kin, nefret ve sinir kapasitem tavanda. Bir darbeyi daha kaldıramayıp şıraya düşüp ölebilirim. 

Okula gittim. Tutu'da gelmedi bugün. Tektim kendimi avutmama yardımcı olan tek şey Kırmızı'ydı. 

Okuldan bir saat öncesine gidiyoruz yani servise binmeden yarım saat önce. Tutu mesaj attı gelmiyorum diye. Anneme dedim bir dövmediği kaldı neymiş öyleymiş şöyleymiş böyleymiş. İlk haftadayız okula gelmeyenler insan da gelenler ne? Sana soruyorum be kadın?!

Sabah sabah tüm uykumun içine etti. Servise büyük umutlarla gittim. Kırmızı bey okulda yokmuş. Nasıl yıkıldım anlatamam. Dünde ben yoktum. Fırsattan iftifaden sınıftaki taş ı kesmeye başladım. Onun adı artık Maviş. Çünkü o kadar güzel mavi gözleri var ki. Tabii ki bir Kırmızı değil. Ama gideri var yani. 

Yani Kırmızı'yı diğer insanlardan çok fazla seviyorum. Ve kıskanıyorum. Ama kestiklerim de öyle. Onlar Berry'nin haremine aitler. Ötesi yok! Olamaz. 

Bugün sınıfta bir espri oldu Maviş bana dönüp bir gülümsedi. 3 dakika felç oldum bu ne taşlık böyle. Bunlar insansa diğerleri kim diyorum her kestiğime rastlayınca. 

O nasol bir gülüş. Aklımdan gitmedi aptal aptal sırıtmalar falan. Mesela Kırmızı'yı gülerken çok az görüyorum çünkü o bir kötü çocuk lütfen. Ama duruşuna ölürüm onun. Her şeyi yaparım onun için. 

Konu kötü çocuklardan açılmışken. İlk derste Maviş önümden geçti. Buram buram sigara kokuyordu ama nasıl güzel. Sigaradan nefret ederim ama bir insana ancak bu kadar yakışabilirdi. Deri ceket siyah pantolon beyaz tişört falan o tapılası. Gerçi ben kimi beğendim de yakışıklı olmadı ki ehuehu. Elinde sigarayla sarı saçlarını mavi gözlerni hayal edip Allahııım sana geliyorooommm. Diye anırımdım içimden. 

Sonra bayağı bir tenefüse çıkamadok dersten dolayı. Daha sonra sınıfa çıktık hep beraber. Maviş girdi çıktı sınıfa arkasından da iki tane kız girdi. "Az önce sınıfa giren çocuk kaçıncı sınıfta!" Diye daldilar bende içimden 'Sanane lan kaşar!' Diye çıkıştım. Evet ağzımı bozdum ama hak ediyor pislik. O benim tapulu malım be!

Olaylar olmadı daha sonra dersler falan. Sonra sarışın bir kız girdi. Maviş'in masasına oturdu. 'Sürtüüüük içine düş be kaşar! Gel gel kucağına otur!' Diye çemkiriyorum. Sohbete daldılar bunlar. 

Kız "Maveeşşş telefonunda onu öla mı yapıyosaaan?" Diye ağzını gere gere konuştu. Çocuk ne kadar kültürlü normal cevap veriyo. Tabii onun gibi varoşlar bilmez içine düşücekti çocuğun. 

Sonra arkadan biri çıktı. Maviş'e "kaçaşım abi yea." Dedi. Maviş de tamam dedi hemen o sarışın yelloz "bendaaa. Bekleyn çantamı alıyaaam." Dedi ve gitti. Kötü bakışlarım onu kimden öldürücekti resmen. Allahım ne insanlar var!

Sonra o kaçalım diyen çocuk geldi "o kız gelirse ben gitmem." Dedi Maviş'in çantasını bıraktı. 

Aradan iki dakika ya geçti ya geçmedi Maviş geldi. Koşarak aldı. Arkadan atlılar kovalıyo sanki. Koşarak giderken 3 kere sağa sola çarptı sonunda kapı vurdu. 

Ohhh canıma deysin Maviş. Kapı çarptı. Allah da çarpsın! Diye çemkirdim kendimce ve günü burada noktaladık. 

---

Bugünlük bu kadar canlar. Şimdi babamla gidiyorum kısa olmuş olabilir. Belki detayları daha sonra da yazabilirim. Kendinize iyi bakın!! 

Twitter; @BerryGunluk




1 Ekim 2015 Perşembe

Balinda bana büyü mü yapıyor acaba?

Abi, on binlerce planlarla okula gidiyorum. İlk defa geçen ve bu yıl yani Kırmızı'yı keşfedince oldu.

Bugün de annem geç kalmış be uyandıramamış. Nasıl içim acısı onu görememek diyince biliyor musunuz. Uykulu kafayla orda da üzüldüm. 

Yakışıklılara, Tutu'ya falan. Tutu'ya da üzüldüm çünkü okulda eğleniyorduk onun halini merak ediyorum yani. Hatta onu düşündüm falan bugün ne yapmıştır diye. 

Ne plan yapsam günü geliyor başımda patlıyor. Hayaller kurup gidiyorum. Okul için heyecanlıyım, üç ay görmemişim hunharca kesiyorum. Bugün de böyle olması kalbimi yaktı yani. Üzdü. 

Neyse en azından yapacak bir esprim oldu evde kaldım diye. Tüm gün yattım da elime ne geçti yani. Annem de sabahtan beri komik anılar yaşıyoruz zaten. 

"Berry, kalk! Geç kalmışız annem ne yapıcaz?" Gözlerimi açmayı üşeniyordum ve kocaman açıp yatağa oturdum. İçimden saydırıyorum ama en azondan orada sevenim vardı!

"Bilmiyorum anne yeaaa," diye çemkirdim. 

"Taksi çağırayım da git." Dedi gitti. Kalkıp hazırlanmaya başladım. Tam iki dakika sonra annem odaya tekrar girdi. "Tamam tamam, yat. Okulun yolları kapalı nasıl gidiceksin bir buçuk saat zaten ilk dersi de kaçırmışsın yat." 

İçimden 'benimle dalga mı geçiyorsun?' Diye geçirdim. Buu okulun ortalarında yapsa 'ne gerek var yeaa yatıyım' derdim. Ama bu öyle olmadı üç ay diyorum. Aç ayı oynamaz falan. Ay çok alakasız oldu. Silsem mi? Ayy üşenirm şimdi. Gerçi bunu yazana kadar silmiştim ama...

Öff kalsın öyle biraz gülün. Sonra işte daha günün başındayım ama sıkıntıdan yazmak istedim. 

Hazır boş muhabbet içindeyken biraz gıybet ve muhabbet edelim değil mi ehu ehu. 

Her yazımın altında Marilyn Monroe var ve benim için çok özel. Benim bu hayatta dört büyük idolüm var. Marilyn Monroe, Lady Gaga, Amy Winehouse ve Michael Jackson. Hepsi efsaneler ve yaptıkları şeye hayranım. Özellikle Gaga ve Marlyn. Marilyn'in her fotoğrafını en alta koyarak kendimce onu anıyorum. O çok önemli biri bu dünyada. Yaşamı, hayatı, hikayesi, filmleri. Her şeyiyle muhteşem bir insan.

BERRY ŞOK!

BERRY WEFAD!

BERRY AYAKLI CENAZE!!!!!

Arkadaşlar güçlü kalamıyorum şimdi gidip inthar edicem. 

Herneyse bugün okula gidenedim biliyorsunuz. Kırmızı bey gelip Tutu ile konuşmuş. Abi ben okulda olsam yüzümüze bakmıyo öküz. 

Sinirlerimi oynattı içimdeki tüm karanlığı sanapchat'de ki 'Gökkuşağı kusuyorum kanka bk.s' şeyndeki gibi bir galde küfür savurmak istiyorum. 

Tamam belki çok asil olabilirim, belki bana yaklaşmaktan korkuyo olabili- ay allahım ne diyorum çocuk benimle konuşsa 112'ni aramak zorunda kalırız düşer bayılırım abi ben! 

Ah o büylü ağzıyla adımı bir kez daha ansa. 

Yani bilmiyorum bu blogu okuyorsan Kırmızı bey! Allah seni iki kere atıp bir kere tutsun. Bana aşkın en orospu halini yaşarrın diyor ya Pucca. Tam öylesin kütüüük! Piiiiis! Ama yakışıklı  lanet olsun ona kızmam bile en fazla on saniye sürüyo. 

Şimdi de okulda neler olduğunu öğrenmeye çalışıyorum. Merak içindeyim. Ben olunca anca sınıfta oturalım zaten. Yada anca okulu tavaf edelim. Ben yokken okula gök taşı düştü, kanka seninki benimle konuştu, seninki sınıfa girdi. Oh ne iyi!

Ben varken "nbr. ii. nabiosn. otruyorm. gzlm m? olr" -Kantinden bahçeye bahçeden en üst kata ve sonra yine kantin ve dışarısını tavaf ediyoruz.-

Allahım bir şeyler biliyorsun tamam ama artık beni gör. Yanlış bişeye mi dua ediyorum anlamıyorum ki! Balinda'nın bana attığı tüm duaları okuyordum oysa! Kıııız! Yoksa Balinda bana düşmanda bana bağlama büyüsü mü yaptıı! Aaa dostlar yetişiiiin!

Tamam yeter. Balinda yapmaz. Yapmaz mı *şeytan gülümsemesi emojisi* Balinda, bunu duyuyorsan lütfen geri al hayatım zaten sağa sola gidiyor. 

Ciddileşelim. Genellikle hep böyle oluyordu. Ne zaman okula gitmesem o gün benim için önemli ne kadar çok şey olursa hemen oluyor. Allahım beni yarattığında "Bu kezo ne yapıyosa ters gitsin zuhahahahahahahahhaa biraz güleriz." Diye yarattı herhalde. Allam affet. 

Balinda yine erken kalkti da biraz sohbet ettik. Barbie, saat üç de kalktı. Bide vatsapdan bana atarlandı "okula gitmemişsin yazmıyosun.s" ben oysa facebook'dan yazmıştım. Aaaaaaa unuttum. Ihıhı şey Barbie'ciğim sen okuyorsun. Gıybetini yapıyoruz ama seviyorunz senüü. *kalpli emojiler*

Yaklaşık üç saat bekledim ve sonunda bilgiler yavaş yavaş gelmeye başladı. Kırmızı, Tutu'ya "Ders var mı diye sormuş o kadar. Gerçi bana da sorsa cevap veremem.

"Ders var mu Berry?"

"Seni yerim. ah ne diyoru. Taş mısın sen. Ah yüce Zeus. Ah özür dilermi neler oluyor?" İşte aynen böyle olurdu. Bu ve diğer tüm olayları yarın size iletirim. Kendinize iyi bakın beybiler


***

Arkadaşlar bu günlüğü burada bitirelim anlatacak çook şey var ve zaman kısıtlı değil. Bu arada yakın arkadaşlarımdan Barbie'nin bir Ken'e ihtiyacı var. Bulanlar; barbiegunluk.blogspot.com ardesine ulaştırabilir. 

Twitter'ım için; @BerryGunluk 





30 Eylül 2015 Çarşamba

Okul Günlüğü #3 // İçimi yaktın be yakışıklı!

Bunu yazarken öldüm arkadaşlar. Gerçekten. Dört saatlik uykuyla hayatta kalmaya çalışıyorum. Gıybetten ölmek üzereym. Geçmişte yaptığımız gıybetler şimdi çarpmaya başladı. 

Okulda Kırmızı'yı çok göremedim. Nedeni ilk dört derste hocanın biri salmaması oldu. Moralim bozuldu. Ben onu görmek için okula bile katlanıyorum. 

Uzun tenefüste bolca entrika yaşadım aslında Kırmızı odunu bir kızla konuşuyordu bende bir bozuldum anlatamam. Bizim sınıfın önünde de langırt masası falan var. Orda da Bordo hırkalı çocuk var. Uzun boyu, temiz yüzü, fit vücudu -ve orada kaslar olduğuna adım kadar eminim- 

Ben cool yürüyüşümü yaparken dönüp bana bakıyor sürekli. Her zaman olduğu gibi aynı cool yürüyüşümle giderken o da benim olduğum tarafa yürüyordu. Kapı gibi olan yerden geçerken ikimiz de birbirime dönük geçtik küçük olduğu için. 

O nasıl bir parfüm, o nasıl bir fit vücut, o nasıl kasa benzeyen detaylar 'vaaşş bu nedır büyle' diye içimden keko gibi lafımı attım. Çok cooldu ama. 

Size ölünür be yakışıklı beyler!

Veee yazımızın assolist olaylarından birini anlatıyoruuuum. Biz bugün Tutu'nun sınıfında oturuyorduk. Taş bir çocuk geldi. Geçmiş bloglarda onu anlatmış olabilirim. Ona Beyaz diyorum. Şimdi gelip diyeceksiniz. Bu gerizekalı'nın neden kestiği herkesin ismi renk? 

Mesela onu kesmeye başladığım gün düz mantık üstünde ne varsa onun rengini veriyorum. Ama Kırmızı'yı Taylor Swift'den esinlendim. 

Olay şu; Tutu ile dedikodumuzun ırtasında taş Beyaz girdi. "Selamun Aleyküm." Dedi. Biz ikimiz kaldık ve gıybete devam ettik. Sonra elini bize döndürdü ve aşağı yukarı arelet ettirdi karşılık verin diye. Sonra "AS desenize!" Dedi gülerken. 

"AS" dedik falan biz gıybete devam ederken o da öğretmen masasına oturdu bu ne tatlılık vicdansız. Bana 'Kardeşim' dediği o günleri unutamıyorum tabii!

Sonra gitti. Bugün yaşadığım en bğyük aksiyonlardan biriydi. Bir de gerizekalı ben cüzdanımı serviste düşürmüşüm onu aldım çıkışta falan. 

Somra sınıfa bir taş girdi. Bir afet. Dilimi tutturdu namussuz. Hafif sarı gözler mavi saçlar -ehuehu- sarıya dönük saçlar mavi gözler falan bakışları duruşu vücusu beyaz giydiği tişörtten belli oluyordu tabii sapık gibi insanların vücuduna bakmıyordum ama bana bak diyordu resmen o vücut. Hiç bana laf etmeyin siz de görseniz siz de bakarsınız. 

On bir takma ad bulamadım henğz ama bir kaç küçük diyaloğumuz oldu onlaro belki ilerde anlaırım ama o duruşu o bakışları beni öldürdü. Derslere konsantre olamiyorum ama. İlk defa okuduğum bir sınıfta taş biri vardı. Bu benim için tarihe gömülmeliydi. 

Sonra kırmızı'yı dışarda bir kaç kere daha gördğm. Yağmurlu bir havaydo falan şapkalı bir hırka giymiş nihayet! Hasta olacak diye ödüm kopuyordu zaten incecik bir şey! Kemdimden utanıyorum ona bakarken. O mesela evrime geçirenlerden 3 ayda evrime geçirdi ve taş oldu benim kocam. 

Böyle yorucu bir gündü. Beğendiniz umarım bolca atraksion yaşamaya çalıştım değerimi bilin ehuehu. Barbie'nin blogunu da okuyabilirsiniz önceki yazımda linki var. Kendinize iyi bakın. Hoşçakalın <3 

Twitter: http://twitter.com/berrygunluk


29 Eylül 2015 Salı

Okul Günlüğü #2 // Zeus musun be adam?!

Herkese selam. Size bu satırları yazarken yorgunluktan parmağımı bile kıpırdatacak halim yok. Saat beş buçuk gibi kalkıp okula gittim falan. Haydi sizin için yine güzel bir kesme günlüğü hazırladım. Ehuehu. 

Okula vardığım anda Tutu ile sarıldık özlem giderdik. Yaklaşık 20 saattir görüşmüyoruz diye. Sonra hemen kantin katına indik. 

İndiğimizde Tutu almak istediği şeyi bende kurumuş boğazımı temizlemek için soğuk bir su aldım.

Tutu bana "Burada durmayalım Kırmızı var!" Dedi arkamı bir döndüm. Hava atmak gibi olsun zengin canımın içinin içinin çekirdeği Kırmızı Macbook bilgisayarıyla uğraşıyordu. Cevap vermeme forsat vermeden kantinden çıktım. Tutu'ya dönüp "Neden şimdi söylüyosun yeaa?!" Diye hunharca ses çıkarttım. 

Sonra dışarı çıktık. Manyak gibi çiseleyen yağmur, arka bahçeyi çamur haline getirmişti. Koşarak kantine girdik hemen. Kırmızı oradaydı. Allahım, o duruş o bakıp o öuhteşem dudaklar ve ifadesiz bakışları. Kendimizi ele vermeden gittik oturduk. Ben kendimi durduramadan hunharca güleyd başladım. Neyse anlamadı öküz. Sonra arladaşı geldi onunla sohbetlerini dinlerken bir yandan da Tutu ile sohbet ediyorduk. Bende yine yüzümde durduramadığım bir gülümsemeyle Kırmızı'nın olduğu noktaya bakmaya çalışıyordım. Gördüğüm tek şey arkadaşı ve sanki benim Kırmızı'yı görmemem için özel tasarlanmış olan duvar vardı. 

Duvara da içimden küfürleri saydororken muhteşem ses tonu tüm kantini doldurdu. Allahım o nasıl ses tapılması gerek resmen. 

Zeus musun be adam? Bu ne güzellik böyle?

Sonra ders zili çalmadan gittiler biz biraz da sohbet ettik. Sohbet şu şekildeydi. "Lady Gaga'nın ilk şarkısı Wrecking Ball.ss" 

Zil çaldı sınıfa çıktık. Dört ders boyunca doğru dürüst temefüse çıkamadık ders yüzünden. Böylelikle onu göremedim. 

Ders birtiği anda dıları fırladım ve onu görmeyi umut ettim. Gördüm de. Büyk arkadaş çevresiyle arka bahçede yürüyorlardı. Aralarında en yakışıklının Kırmızı olduğuna yemin edebilirdim. 

Sonra bende sınıfa gitmeye başladım zil çalınca. Asil yürüyüşümü ve etrafa attığım küçümseyici bakışkar mpdumu 'off' butonundan 'on' a çevirdim. Gözümü langırt'ın olduu yere çevirdiğimde Bordo Hırkalı bir beyefendinin bana baktığını fark ettim. İçim birden 'ay sn bni mi ksiossnnn.ss' moduna girdi. Asil duruşumu bozmadan ona bir bakış attım sınıfa girmemle bir şey fark ettim. Kırmızı'nın olduğu sınıftan birikeri hemen yan sınıfına giriyorlardı. Bir an WTF?!? Oldum. Sonra fark ettim ki oraya taşınmışlar. Sonra kalp krizi geçirdim şuan serumumu bekliyorum -falan- 

Bir baktım Kırmızı beyefendi oradan geçiyor 'o yürüyüşüne o sınıfa bakışına kurban olurlar senin diyip vaş vaş vaş.' Diye mahalle kekosu gibi laf attıktan sonra gerizekalı kızlar kapıyı kapattılar. Abi bırakın ne güzel hava giriyor!!

Hiç halden anlamıorlar. Derse hoca girdi. Kitapları dağıtırlarken kapı açıktı. Kırmızı beyefendi oradaydı. Gözüm önüme gelen kitaplardan çok ondaydı. Ara ara gelen sesini dinleyip evlilik hayallerime ekliyordum falan. 

Tam on dakika mal gibi oturup onu kestim. Kapının önüne geldiğinde ellerinin ikisini de kapıya koyup sadece kafasını kapıdan içeri soktu. Gözleri benim olduum yönde gibi gördüm en son. Tabii ki hemen gözlerimi kaçırmıştım. Oysa baksam anlardı belki!

Bir sonraki tenefüs yine bordo hırkalı'nın bakışları üstümdeydi. Off! Birinin bakışları üstmdeyken rahat yürüyemezdim hiç. Elim ayağıma dolansa da duruşumu bozmadan gittim. Uzun temefüstü bu sefer. Yağmur yapıyordu ama Kırmızı bahçede kısa kollu lacivert tişörtüyle duruyordu. Gerizekalı! Sen hasta olacaksın diye ben nasıl korkuyorum şu yaptığına bak!! Diye bakışlarımla ona çemkirdim. 

Sonra biz ortadaydık bir arkadaşı geldi arkasında biri daha ve sonra kırmızı bize gittikçe yaklaşırlarken Tutu bana bir şey anlatıyordu. Dedim "Şuan konsantrasyonumu bozan şeyler oluyo sonra konuşalım kankacım.s" dedikten sonra onlar yokmuş gibi davranmaya çalıştım ama kalbim atarken ağzımdan çıkıyordu resmen. 

Arkadaşı geldi "Şu kenara gidin burada torpil patşatıcaz!" Dedi. Sanane diyecektm bana Kırmızı söylesin ancak öyle giderim diye tekrar içimde çemkirirken kenara gittik. 

Torpili oatlatıp kaçtılar. "Aaa herkes nereye gitti!" Dediğimde gülüştük. Suç bize kaldı şakaları falan yaptık. Olaylaar olaylar. 

Sonra en son görüşüm derste açık kalan kapıdandı. Siyah kot ve şacivert tişörtünün üstüne -tam lacivert değil aslında koyu lacivert- mavi bir kot ceket giymişti. 

Bir kot ceket insana bu kadar yakışır mıydı??

O an yemek istedim onu öpücüklere boğmak falan ama olmadııı. 

Sonra eve geldim yemek yiyip hayvan gibi olan uykumu umursamayıp bu satırları size ilettim. Biraz daha uyumazsam ölürüm heralde ama uykum da düzene girmeli. 

Neyse bu kadar yeter. Kafanızı ütüledim yine hadi bye. 

Twitter: http://www.twitter.com/berrygunluk 

*Benim arkadaşlarımdan Barbie'nin artık bir blogu var!!!!! > http://barbiegunluk.blogspot.com/





26 Eylül 2015 Cumartesi

Okul Günlüğü #1 // Taş Radarı

Bugün okulun ilk günüydü. Nasıl yarıcu anlatamam. Sınıfa yeni kekolar falan gelmiş. Ben kaldıramam yani bunu. 

Ama şu yönden bakmak lazım; kırmızıyla bir sürü anımız oldu. 

Okulun daha ilk dakikalarında şanssızlığım yüzünü gösterdi. Edebiyat öğretmeni geldi yanıma. Dedi "neden serbest giyindin?! Bu yil eğitim çok sıkı. Seni çıkarırlar kırka giy." Dedi şaka sandım ve etrafa bakışlar attım. Herkes serbest yani. 

Takılmadım hemen arkadaşımın hırkasını giydim. 

Sonra biraz takıldık. Yeni gelenlere kötü kötü bakışlar attık. 

Allahım Kırmızı ile o kadar güzel anılarım oldu ki. Anlatamam. 

Şaka şaka. Anlatırım. 

Karşılaşma 1; 

Olduğumuz sınıfta telefon çekmiyor. Onun için okulyn ortasında bir yerden mesajlarımı kontrol etmeye gittim. Bir de ne göreyim?

Kırmızı ve siyah saçlı şıllık, kafasını kesip beynini ağzından içeri koymak istediğim ve tüm psikopat düşüncelerimin üzerinde denemeyi istediğim bir kızla sarılarak oyun oynuyorlardı. Tabii Kırmızı'nın arkadaşı öğrendi diye rahat rahat kesemedim de. 

Neredeyse kestiklerimin çoğu okuldaydı. Tatlı tatlı çocuklar falan. Gezerken onları kestik can sıkıntısı napıcaz. 

Karşılaşma 2;

Bu sefer arkadaşımın sınıfına çıktım. yani en üst kata. Daha sonra servise kaydımı yaptırmak için yine bahçeye çıkmaya karar verdim. 

Merdivenlerden inmeye başladım ve bir baktım, Kırmızı orada ve arkadaşıyla sohbet ediyor. Merdivende onu gördüğüm anda yürümeyi unuttum. Kenara tutunarak inmeye çalıştım. 

Sonra yüzümü Kırmızı'ya arkamı da arkadaşlarıma dönüp geçtim. Gözlerim dudaklarına bakıp kokusunu çektim. Çok yakındık evet. Lanet olsun. O an yaşadığım en iyi dakikalar arasona girebilirdi. 

Karşılaşma 3;

Bu kez yeniden en üst kata geri dönüyordum. Nu kez oturmuş mevdiveni kaplamıştı. O duruş o kadar muhteşemdi ki. 

"Geçebilir miyim?" Dedim giderken. Hemen bacaklarını topladı ağzını burnuu yediğim. Geçtim. Orda Hardiş'de vardı. Bana dedi ki, "Berry, nereye?" Dedi onun yanında adımı yine duymuştu. İçimde havaifişekler atılırken dışım sadece 'yukarı' demekle yetindi. 

Üst kata çıktım hemen ve Tutu ile konuşmaya başladık. Muhteşem bir playlist dinledik. Sohbetler falan ve tüm fün taş radarımız açıktı. Aaa asıl olay şurada zaten;

Taş iki çocuk girdi sınıfa tabi alttan alttan kesiyorum. En iyisi beyaz tişörtlü, siyah şaçlı ve mavi gözlüydü. Son derse girmedim yani girmemize gerek yoktu boş gibiydi. Vende fırsattan istifade camdan bakıp Kırmızı'nın muhteşemliğini düşünmeye başladım. Geldi 'Hangi takımlısın?' Falan dedi kezo mudur nedir. Yani bir insana hemen böyle bir şey denir mi. İşte aramızda küçücük, minicik bir sohbet geçti. Sonra elimi tuttu falan. Romantik öküz müdür nedir dedim. 

Son ders arladaşıma hırkasını verdim. Daha sonra servislere bindik. Onun tapılası güzelliğini düşünmeden edemedim. O bir yunan tanrısıydı ve ona çirkin diyenler alt etmişti gerçekten. 

Eve geldiğim gibi hemen Barbie'yi aradım. Okulda olanlardan konuştuk falan sonra hemen yattım. Yorucu bir günden sonra uyumak gibisi yok gerçekten. Spnra kalkıp söz verdiğim bu Okul Günlüğünü yazmaya başladım. 

Yine çook konuştum. Yarın Okul Günlükleri #e gelecek ama bakalım neler yaşayacağım. Bu biraz eğlenceli olmamış olabilir ama ben çok eğlendim bunları yaşarken. Haydi, kendinize iyi bakın <3 

Twitter: BerryGunluk




Hi Bitch, geri geldim!

Herkese merhaba, ben Berry. Uzun zamandır yazmıyorum farkındayım ama arkamda da 'Berry yazsa da okusak!' Diyen kimse olmasa da kafam rahat. 3 ay tatildeyim malum. Ne entrikalar yaşamışımdır şimdi valla! Anlatsam tek bir cümle de sürebilir aslında Hiç. Yani bir Şeyler olmadı. Mal gibi yattım tüm yaz ve yarın okul Başlıyor. Okul Günlüğü adlı derim ile sizlerle Olacağım her gün. Onun için hazırda olun okuyun okutun gençler.

Okul açılacak ama hiç rahat Değilim doğrusu. Arkadaşlarımı biliyorsunuzdur az çok. Kavramışsınızdır. Ulan Berry bir anlayamadın seni okuyan yok. Bende günlüğümü yazayım bari. Deftere yazsam üçüncü gün bırakacağım. Bende ne yapıp ne edip geri döndüm. Üç ay az bir zaman değil. Nereden başlasam. Üç ayın iki buçuk ayını yatarak geçirdim. Artık bir yanlarım tutuştu ağlıyorlar 'Berry kalk LAN artık az evi gez bari!' Diye.

Günlüğü de yazmayı üşeniyorum. Bol boş zamanlar anlatmak istemiyorum ama bana ekşınlar da olmadı değil. Arada bir Lazım yani tatil hep yatarak Geçmez. Örnek olarak Kırmızı'nın arkadaşı beni öğrendi falan. Bayağı sinir krizleri yaşadım o anda tabi. Şimdi size nasıl olduğunu anlatıyım.

Hepiniz Tutu yu tanıdınız. Yani ben sıkıldım artık. Sırları insanlara anlatmalar falan. Bunaldım yani. Herkes toplanıp üstüme geliyor. İnsanlara moral vermekten kendi dertlerimi unuttum gerçekten. Bundan daha önemli şey mi var benim için?

Tutu arkadaşlarıyla buluşmaya gitti. Bizde Balinda ve Barbie ile oturduk telefon başında Tutu'dan haber bekliyoruz. İşte sonuç olarak Zeyzey(Tutu'nun arkisi) ile dedikodumuz geçmiş. Balinda'nın da dertleri bitmiyo aşkitomun ya. Şöyle Balinda ve Barbie ile yan yana gelip taş çocuklara 'off bizim neyimiz eksik şu bitch den!!!' Diye çemkiriyoruz. Nasıl bir yoklukla bizdeki bizim olmayanı bile kıskanmaya başladık.

Neyse. zeyzey ve Tutu ya dönüyorum. Onlarda bir yerlerde buluşmuşlar falan. Tabii çok önrmli detaylar var ama bunu Balinda'nın izni olmadann anlatamam. Bazı gelişmeler de oldu. Sonra konu bana gelmiş.

Olaydan iki saat önce telefonda gıybet yapıyoduk. Barbie dedi ki. 'Seninkini de söylemiştir onu taniyosam!' Dedi. Haklıydı da. Anlatmış yani. Çat çat. Sen biliyosun o Kırmızı'n yskın arkadaşı neden anlatırsın? Sinirlendim. Barbie telefonda bana naklen yayın yaparken nasıl şok geçirdiğini bir o biliyor yanı. Bunları yaşamak kolay değildi. Bu heyecanı en son onu yanlışlıkla aradığımda yaşamıştım.

Yani baya bir krizler falan bu olaydan da iki veya üç hafta önce de tatildeydik. Hava atmak gibi şey olsun Antalya'ya gittik. Yani kolay bir şey değildi. Anneme iki ay dil döktüm 'yeter artık tatil benim hakkım kadın yıkıl karşımdan ve uçak bileti al!' Diye. Şaka lan. Bu cesaret kimde var. Karşısına geçtim 'İnniciğim titil diyirim ni zimin ihihihih'

Annem bana şöyle bir bakıp 'sonrs konuşalım' diyerek iki ay zaman atladı. Tatile gittim sonunda işte. Rüya gibi bir hotele geldim. Ne umutlarla ama. Belki bir yaz aşkı bulurum da öküz Kırmızı'yı unuturum diye. Unuttum mu? Ehhh tabii oradaki rus taş bebeler var. Sarışın mavişler. Gerçekten çok taş çocuklar var yani. Zeus Rus falan bence. Burdan konu gelmişken Balinda'nın Danimarkalı bebesine selam lütfen bizi bul; bu arada konu .gelmişken: ateşli bir gece için arayın 110 (ehuehu)

Tatilde ona kendimi kaptırdım. Mavi pantolonuna kurban olduğum adını biliyorum da söylemiyim şimdi. Brlki yoğun istek gelirse birine söylerim.  -gelmedi-

İşte yaşadığım şehire geri döndüm. Ay uçakta nasıl triplerdeyim. Sezen aksu görse 'Rus aşkım nerelerdesin bana aşkın en orospu halini yaşattın!' Diye şarkı yazardı. Neden orospu? Çünkü sevgilisi vardı ve ben onu ayırabilecek kapasiteye sahiptim. Yani bir atarlandığım konu da şu; o kadar selfie'yi nereye koyuyorsunuz? Bu yabancıların bilmediğimiz özel bir sitesi falan mı var? İnstagram, twitter, facebook hiç niri yok. Bir günümü harcadım sosyal medya hesaplarını bulmak için vicdansız!!!

Bak mesela, Kırmızı her bi medya aracını kullanıyo. Kıskanmıyor da değilim. Aman ne beğenmez bir şeyim. Olmadı diye kızıyorum olsa kıskanıyorum.


Okudugunuz için saolun bu kadar kafa ütülemek yeter. Düzenli olarak yazılar gelecek. İzledipim dizi filmler okudugum kitaplar ve genellikle okul ve kendi günlüğüm gelecek hadi yorum yapın bakalım bana

Twitter; BerryGunluk

-Berry.


6 Mayıs 2015 Çarşamba

Allah belanı WhatsApp?!


Ehe ehe şeyyy... bu biraz #tb oldu ama bayağı bir önce yazmıştım. Alın okuyun bakalım neler yaşamışım ;))

İşte bu olaylar olduktan sonra okulun töreni vardı. Kırmızı bey beni takmadan önüne baktı odunluk mu desem? Bilerek mi desem bilemem. 

Eve gittim. 

Bir depresyon süreci Model şarkılarını dinleyerek nutella yemek. Evet, evde manyak gibi sesli şarkılar söylüyorum. 

Kardeşimin 'manyak mı bu?!' Bakışlarını umursamadan. 

---

Bu olaydan hemen sonra sizlere hiç bahsetmediğim ama hemen var olan kurallarımdan bahsedeyim. 

Kural 1: Her zaman WhatsApp son görüldüleri takip et. 

Her zaman yaptığım gibi WhatsApp dan adını buldum ve tıkladım. Lakin, içimde bir his vardı. Ki benim kehanetlerim tutar. 

Whatsapp'da yalnışlıkla numaraya tıkladım. Aman Tanrım! 

Aranıyor! Lanet olsun bir an olduğum yerde titredim ve telefonu adeta yatağa fırlattım. 

Kızardığımı hissediyorum. İçim tekrardan türkü bara geçiş yaparken. Arkadaşlarıma tek tek mesaj atmaya başladım. 

Tanesine en az onar tane mesaj attıktan sonra kimseden dönüş olmadı. 

Allahım neydi günahım. Hiçbirisi açık değildi. Kaderimle baş başa kalmak denilen sözün tanımıydı o dakikalar adeta. 

Herneyse dakikalar sonra -1 saat kadar sonra- arkadaşımdan cevap geldi. Ve hemen mesajına karşılık verdim. Gasta yatağında bunları yaşamayı istesem yaşayamazdım. 

İçindeki Mahmut Tuncer, yerini arabeske bırakmıştı. 

İnanır mısınız, hala mesajıma cevap vermedi. 

Görüldü bile bırakmadı Kırmızı beyimiz. 

Kural 2: WhatsApp son görüldüleri takip edeceksen interneti kapat

Okuldada yüzüme bakmıyor. İki kere sınıfına girmeye kalktım birinde cesaret edemedim diğerlerindede dersleri dışardaydı. Çocuğun ilgisini bir türlü çekemiyorum. 

Veee... Uzun zamandır Twitter'dan kafanızı yediğim sevdiğim bana kardeşim dedi mevzusu. 

Yine bir Berry olarak sadece bir kişiyle kalamadım. Mesajıma bile cevap vermeyen biri için neden kendimi kapatıyım değil mi?

Vee... Okulun ilk zamanlarından beri gözüme çarpan ama hiç o gözle bakmadığım, Beyaz. 

Geçen okulda onunla konuştum. Olaylar çok hızlı ve hayal kırıklığıyla geçiyor. 

Çıkartılan Ders: Biri sana cevap vermiyorsan ötekilerede şans ver. 



Atarlı tweet'lerimi takip etmek ve gün içindede başıma gelenleri okumak isterseniz: @BerryGunluk

-Berry X

3 Mayıs 2015 Pazar

Onca kesişmemiz yalan mıydı?!

İşte bende hemen odaya girdim. Anam! Bu ne karanlık gözüm kör oldu. 

"Ah, kör oldum." Dedim. Görmüyordum ayrıca esprilerimi görsün değil mi yani?

Daha sonra oradaki arkadaş ve kırmızı kolumdan tutup beni oturttular. Aman tanrım! Bana dokundu. 

Altyazı: Sayın okurlar. Kırmızı bey Berry'e dokundu!

İçimde halay çeken bir şey oluştu. İçime adeta Mahmut Tuncer kaçmıştı. 

Bana filmini izletmeden önce bazı sorular sordu evet bana Berry'e. Ve Berry öldü...

K: Nasılsın

B: İyiyim sen?

K: İyi, adın ne?

B: Berry.

K: Berry... Üzgünüm bu harfi söyleyemiyorum (gerçek adımla ilgili bir sorun.)

Ya bir insan bir harfi söyleyemezken bile bu kadar tatlı olur mu ey namussuz! 

O bana filmi izletirken aklımda milyonlarca düşünce vardı. Filmi değil Kırmızı'yı izliyordum düşünsenize "Nasıldi Berry, hangi karakteri beğendin?" Diye sorsa ben: "seni.. Ay, pardon başrol karakterini" 

Daha sonra... "3 tane başrol var" dese, "kızı beğendim işte" daha sonra bir Berry olarak kendimi tanıyorsam yanlış çıkar ve "başrol de kız yok ki!" Derdi. 

Allaha şükür olmadı öyle bir şey. 

K: Nasıl buldun?

B: Güzeldi. 

K: Korktun mu? 

Dedi... korkunç bir yer mi vardı? Aman tanrım!

B:evet. 

Ah söylemeyi unuttum. Film korku filmiymiş 5 dakika falandı sonunda maske vardı korkunç onda korkmamız gerekiyormuş (!) ama sonra elleriyle bana dokunarak ve ağızlarından tuhaf sesler çıkartarak korkutmaya çalıştılar. İşte bir Berry olarak nezaketen korktum. 

Başkası bu filmi bana izletse ve Kırmızı çekmemiş olsaydı 'bu ne saçma şey Allah aşkına?' Der atarlanırdım. Ama aşk... Her şeyi yaptırıyor insana. 

İşte film bitti bende kapıya doğru yol aldım tam çıkarken "Ne zamandır bu okuldasın?" Dedi Kırmızı!

Ne demek ne zamandır bu okuldasın?!

"Yılın başından beri!" Dedim. 

"Hmm... Görmemiştim." Dedi. 

Ne demek görmedim yaa! Ne demek! Bak yine atarlandım!

Onca kesişmemiz bakışmamız yalan mıydı ey Kırmızı! Sana soruyorum bana bakıp gözlerini kaçırman! 

Lanet olsun bu hayat! Lanet olsun bu sevgi!!!

Kısaca; Aşkın gözü körmüş duvara çarpmış ölmüş

-Berry X

Kırmızının Elli Tonu?!

 Tekrar selam insanoğlu. 

 Berry bugün neler yaptın? Derseniz birşey yapmadım zaten daha günümüze gelmedik. *şuraya bir sinsi sımayl rica edeyim*

 Vee gün geldi çattı. 

 Tarih 22 Nisan. Efendim Kırmızı bey filmini izletiyomuş herkese. HERKESE. Tek sandınız değil mi? Herneyse. 

 Arkadaşlarımdan Todi'yi bir arkadaş çağırdı. İlk önce gitmedi tabii. Bilmiyor ki içeride biricik yarim Kırmızı var. Bir dakika? Biricik mi? Bir önceki yazıdan hatorlayalım lütfen. 

 "Kimler var içerde?" Dedi Todi. Oysa tüm gün manyak gibi Kırmızı ve ekibini takip ettiğim için nerede, kimle, ne zamandan beri orada biliyorum. 

 "Kırmızı ve ekibi." Dedi masum arkadaş. 

 O an dikkat etmedi belli ki, arkasına bakmadan gitti. O sırada ben okulun ortasındaki koltukta kaderime küfürler sayarken canım arkadaşlarımdan Barbi ve Balinda beni sakinleştirmeye çalışıyordu.  

Benim ise içim türkü bara dönmüştü o an. Kaderime saydırıyorken. Tontiş koşarak geri geldi. Kaderin cilvesi miydi acaba dedim bir an. 

 "Aa niye geldin?" Dedi Balinda. 

"Kalabalık gidemem ki ben." Dedi. "Başkası gitsin" benim yüzümde bir sürtük gülümsemesi oluştu adeta. 

Sonra o masum arkadaş geldi. "E niye gittin Tontiş kalabalık değil ki!" Dedi. "Kim geşecek?" Dedi arkadaşın gözleri hala etraftayken. Ben gururla 'ben' dedim tabii. Arkadaşlarım da anında "Berry!" Demişti. 

Amaaa... Todi durur mu? "Tamam, ben girerim tekrar." Dedi. O an hayat ikinci tekmesini vurmuştu bana. Daha öteki geçmedi diye çırpınıyordum. 

Barbi ve Balinda bana destek çıkıyorlardı. Sonra Tontiş geri geldi. 

Ben kadere ağlıyordum. 'Aa kader kim?' Dedi iç sesim. O an boğacaktım kendimi. 

Sonra o malum arkadaş geldi. "Haydi, Berry. Sen gel." Dedi. Karşımda Hz.İsa, dedem ve amcam oturuyordu. Anam! okey mi lan o? Evet evet, okey oynuyorlardı. Ben de okeyin dördüncüsüydüm

Ama hayır. O odaya gidip Kırmızı ile karşılaşmalıydım. Romantik bir şeyler olmalıydı. Uyan Berry! Uyan, kaçırma gül gibi çocukla konuşmayı' dedi iç sesim. Haklı. Anında kendime geldim ve arkaya dönüp harika sürtük bakışımı attım. 

Kapıya gidene kadar yüzümdeki iğrenç gülümseme gitmemişti.

Kapıya yaklaştığımda tadaaaa harika Berry olarak odanın önündeydim. 

Kapı açıldı. Aman Tanrım! İşte beklediğim fırsat kapkaranlık bir oda. Tabletin ışığıyla parşayan bir kırmızı ve Berry! Harika bir ortam. 

Bu romantik ortam odanın kapı açıldığı için ışıkla dolmasıyla 4-5 kişi daha vardı. Romantik ortam kuralım suya düşmüş olabilir ama orada Kırmızı ve ben varım daha ne olsun. 

İştee... Böyle harika anlarda veriyor. ah hayat beni neden yoruyorsun demiş büyük üstad Serdar Ortaç. Ne kadar haklı değil mi hayat!

Bu sahneler olmaya devam ederken aklıma Grinin Elli Tonu geldi. Orda daropörtaj için de olsa. Benim gibi gitmişti ve bizdeee... Kırmızının elli tonu!

-Berry X


Merhaba Ben Berry?

   Merhaba insanlık ben Berry!

 Adım, yaşım bana kalsın siz eğlenmeye bakın. Bu günlükte görecekleriniz her şey benim gerçek yaşadıklarımdır. 

 Dünyama hoş geldiniz!!!

 Öncelikle sizinle iş güç konuşacak değilim her halde. Sanırım sizinle burada sağa sola kaç tl ye eşya göndereceğimi konuşmayacağım. Aşk zor iş değil midir gerçekten? İstersin, beklersin ve bir sürtük senin gözünün yaşar. Ne güzel söylemiş değil mi Gaga bacımız?

 Ahh ahh o kesişmelerin haddi hesabı yok. Arkadaşlarımın ona bana göstermek için yaptığı mimikleri ilerde bana küfür olarak döndürmezler umarım. "Ulan Berry! Sana onu göstericem diye ne uğraştık kodumun dünyasında!" Demelerini duymak istemem herhalde! 

 O kim mi? Lakabı Kırmızı. Mazallah okur falan riske gerek yok. 

 Aslında Moli gibi biri de var ama emin değilim. Galiba ruhum tek kişilik değil. 

 Nasıl anlatsam karşıdan Kırmızı gelse ona kalpli gözlerle bakarım arkasından Moli gelir onada kalpli gözle bakarım. Ben neyim? Bilmiyorum. 

 Okul da zor. Hocalar kaldırmasın diye aşk dolu bakışlar atmak mesela. Kim yapmamıştır ki. Gerçi ben hocaya bakarak hayallere daldığım için pek umursadığım söylenemez aslında. 

Ders: Matematik
Konu: Üçgenler

 Aşk üçgenidir canım o! 

 Kime yar olacağım bilmiyorum ama iç sesim 'evde kalacaksın' diyor. Aman sanki o ayrı kişilik. Ben kalırsam o da kalacak. 

 İç sesimle bile kavgalıyım ben. Arkadaş çevrem üç, beş kişilik. Sessiz sakin yaşıyorum. Boşuna aslında. Çok atraksiyon yapmak istiyorum ki gelecekte dönüp ne güzel günlerdi diyebileyim! 

 Kimseye kin beslemem mesela. Lakin sözüm meclisten dışarı Kırmızı ve Moli'nin sevgilileri, eski sevgilileri veya olacak sevgilileri. Aman canım uzak durun yarın birgün mazallah gazetelerin üçüncü sayfalarında Berry katliam saçtı! Haberleriyle karşılaşmayın. 

 Ah, birde o "Berryciğim, sevgilin var mı çocuğum?" Sorusu...

 Verecek tek cevabım var 'haha. Bekarlık yeminim var canım benim, rahibeyim ben' deyip sinsi gülüşüm. 

Ag okulda bir çocuk var başıma üşüşüp duruyor, tamam cevap verme ama bir yere kadar. Sinirliyim ya ben! Yaklaşmayın yani!

Neyse bakalım daha sonra sizlere hangi dertlerimi anlatacağım. Öpüldünüz

-Bery X