23 Ekim 2015 Cuma

Kötü bir gün! Güzel bir kapanış!

Herkese Merhabaaaa!!!

Şuan eve geldim ve depresif şarkılardan mutlu şarkılara geçiş yapıyor, evde iğrenç danslarımla ritim tutuyor. Manyak gibi gülümsüyorum. Tabii tahmin etmişsinizdir ki Kırmızı aşkımla bir şeyler yaşadık. Bugün gün boyu görmedim aslında. Sınıf kuşu oldu çıkmıyor sınıftan! Sonra işte öğle tenefüsüne kadar her şey normaldi.

Tutu ile olaylaar olaylaaaar! Şimdi Kırmızı ve yanında Deffy adında bir kız. Yani siz lakaplı görüyorsunuz ehuehu. Herneyse işte. Tutu'ya gelmişler demişler ki daha doğrusu Deffy demiş ki ''Tutu, Kırmızı senden hoşlanıyor!'' demişler. Yani şaka yani tabii ki şaka olarak. *Masum ama kafasında milyonlarca katliam olan emoji*

Tutu'da ''Bende ondan hoşlanıyorum.'' demiş konu kapanmış. Tabii bunu duyan ben çıldırdım. Şaka gibi olsa da Tutu'ya böyle vuruyorum falan sinirlerim tepemdeydi çünkü! Sonra ilahi adalet yerini buldu  ve Tutu ile gıybetin dibine vururken talafonunu yüzüne doğru tutuyordum ve bum! Telefon elimden yüzüne düştü. Yani istemeyerek oldu ama Allah bile biliyor artık daha ne diyeyim be Kırmızı?!!

Sonraaa gel zaman git zaman Cuma gününün muhteşem kapanışına geldik. Tüm gün önümde beklediğim fırsat karşımdaydı. TÖREN! Orada onu gönlümce kesebilecektim. Anılarımı da aklıma kazıyıp okuldan gidecektim. Yanii ondan sonra törende tam önümden geçti ben Kırmızı'yı ararken şok falan oldum ama bu nasıl yakışıklılık böyle arkadaşlar. Bu insan mı? Bu bu… Zeus'un torunu!

Sonra bir iki dakika sonra sol kolumda bir el hissettim ve bir baktım Kırmızı! Fark ettiğim anda öldüm. Tüm zamanlardır beklediğim temas gerçekleşmişti. Elimde fırsatlar vardı. Öpebilirdim, konuşabilirdim. Ama olmadı bana dokunup önüme geçti.

Tutu'nun sesini duydum fısıltı şeklinde 'Hadi yine iyisin!'

 Evet bir şeyler bekliyordum ama temas değil. Tüylerim diken diken olurken kalbim tekledi. Ölümü gördüm. Tam önümde duruyordu. Kendi kendime gelin güvey olmak istemiyorum ama dün Instagram takip isteğini onayladı bugün ise tam önüme geçti. Allah affetsin bi şeyler mi biliyor bu çocuk?!

Umarım biliyordur. Allahım sen konuyu biliyorsun amin!

Sonraa şuan evdeyim. Gözlerimden uyku akıyor. Sanırım rüyamda onu göreceğim. Öyle hisler dolanıyor içimde. Ama şimdiden özledim. Yarın Cumartesi. Nasıl dayacanacağım onca gün?! Yani sadece iki güncük olabilir ama bu bir aşık için geçerli değil!

Şaka maka sizi eğlendireceğim diye amel defterimi aleyhime dolduruyorum. Amaaan arkalarından konuşmak gibi olmasın! Bizim amacımız belli bee!

Blogger olmak da zor mesela hani! Manyak gibi uykum olmasına rağmen burada kulağımda kulaklık size laf yetiştiriyorum...

Neyse sanırım bu kadar kafa ütülemek yetecek. Zaten fazla bir şey olmadı. Kırmızı'yı görmeyince günümün bir amacı olmuyor. Okul boş gibi geliyor! Ama bir diğer kestiğim var. Adını bile bilmiyorum ama Resim bölümünden o da. Öğrenirsem ona da bir lakap takıp güzeeel bir yazı ile sizlere tanıtabilirim. Dualarınız Berry ile olsuuun!


Twitter: @BerryGunluk





22 Ekim 2015 Perşembe

Biraz sohbet ve gıybet! (Uyarı: Fazla yakışıklı bulunmaktadır! Kalbi dayanmayan okumasın!)

Herkese selam. Bir kaç gündür yazı gelmiyor. Ama ne yaşıyorum da anlatacağım öyle değil mi? Boş muhabbeti yazarken bile sıkılıyorum. Bazen yazıyorum ve yayınlamak istemiyorum.

Depresyona resmi olarak girdim. Kitap karakterleriyle aşk yaşıyorum. İnstagram'da dolaşırken arada bir anasayfamda gördüğüm taş mankenlere falan asılıyorum. Okula gidesim bile olmuyor. Sabah daha kalkmadan stalk yapıyorum. Artık rüyamda bile stalk yapıyorum! Bu kadar ilerledim ve leval atladım sanırsam.

Bu arada 600 okunmayı geçmişiz. Bin okunmaya gidiyoruz neredeyse. Bunu da yazının kıyısına köşesine ekliyim. Farkında oldum da akşama kadar Kırmızı'yı düşünüyorum. Elimde kitap okurken bile 'Aaa! Ne kadar Kırmızı'ya özeniyo pis yazar ığğğ!' diye çemkiriyorum romanlara. Sonra yeni müzikler keşfediyorum tıpkı biz gibi oluyor.

Yani diğer kestiklerime bakıyorum hepsini toplasak bir Kırmızı etmeyecek sonuçlar alıyorum. Evet hepsi yakışıklı yani. Ama benim gözümde bir o etmiyor. Yani burada aşk hayatımdan çok biraz gıybet etmek istiyorum. Blog uyarılarında 'Artık yanacaksın Berry! Sus' çıkacak diye korkmaya başladım.

Bir arkadaşım var. Habire kendi sevgilisini övüp duruyor. Dünyaca ünlü ve yakışıklılıklarıyla bizim kalbimize adlarını yazdırmış ünlülerin fotoğraflarını atıyorum. Aldığım cevaplar genellikle rutin şeyler oluyor. ''Iyy! İğrenç. Buna mı bakıyorsun? Beni sevgilim daha yakışıklı tamam mı?' Kırmızı'yı da küçümsüyor bir gün gerçekten büyük bir patlama geçireceğim ramak kaldı.

Lucky Blue Smith diye dünyaya yakışıklılığıyla ün salmış. Ve tabii ki benimde yüreğimi hoplatan bir beyefendi var. Yani yaşı yaşıma yakın. Ne biliyim kesip duruyorum. Tatlı da bir bey. Ona da çirkin dedi. Evet anlarım belki zevksizsindir ama bu kadar olma be dostum! Alta fotosunu ekliyorum.


Kendisi haremimin gözdelerinden olup, en beğendiğim modeller arasında ise birincidir. O platin sarısı saçlar. Maviş maviş parıldayan gözler ve gel beni ye manasında ki bakışları yok mu. 'Ahh seni çılgınn.' demek istiyorum ağzımı gere gere.

Vücut desen var, tip var ki ben tip konusunda hiç önemsemem. Tutu bazen dalga geçer hakkında. Tip göreceli bir kavram kime göre güzel kime göre değil çok saçma yani! Ben şahsen bu adam gel dese bir dakika durup da düşünmem. Gerekirse ülkeye kaçak giriş yaparım ama girerim arkadaşlar. Hiçç şeyyapmayın. Haremimden olan beyefendiler için bu tutumu sergiliyorum. Sorry!

Bir diğer haremimin gözdesi ünlüye geçiyoruz. Vini Uehara! Kesinlikle adını soyadını bir yerlerde duymuşsunuzdur. Onu keşfetmem tamamen rastlantı oldu. Kötü Çocuk kitabını okumayan veya duymayan yoktur. Taaa Wattpad'den beri okurum da keserim de onu! Ama benim için Meriç değil Vini dir o. O kara kaş kara göz! O biçim vücut! Daha ne ister insan ona bakarken öyle değil mi?

Brezilyalı olan haremimin bir diğer gözdesi, kalbimizin efendisi, yüreğimizin sevgilisi Vini'ciğimiz Allahımızın insanlığa 'Bu insansa bizim okuldakiler ne?' demek için yolladığı bir melektir!


Bu yazı içinde son olarak bahsedeceğim haremimin gözdeleri arasında bulunan Felix Bujo! Kendisini tesadüf eseri Instagram'da gezerken keşfettim. O mavi yakıcı gözler, o dudaklar, o vücut, o boy, o pos daha bir insan ne ister tanımına örnek olarak Tanrı insanlar arasına kaynaştırdı. Böylelerine insan demek garibime gitmiyor değil hani! Yani tabii ki benim için bir Kırmızı değil ama en azından gelecek nesil bunları görüp 'Off abeee bu nesilde yaşamak isterdieeem!' diyebilecek! 



Yani bir inceleme yapın. Tabii ki sevdiğiniz beyefendi daha tatlıdır ama şu Felix'ciğime bakın. Şu karizma kelimesinin tanımına bakın. Ayna ayna söyle bana varmı daha güzeli dünyada diyen insanlara 'Evet!' cevabını verecek bir insandır Felix! Bir bakış attı kalbimi çaldı!

Bugünlük bu kadar taş görmek bünyeye zararlı arkadajlar! Yeter. Arada bir şu sohbet şeysini yapalım. Ben çok eğlendim hadi bakalım. Görüşürüzz bebitomlaar!!!

Twitter: @BerryGunluk

Ve efsanemiz MARILYN MONROE:




20 Ekim 2015 Salı

Okul Günlüğü #8 // Metresinden haberi olan kadınlar gibiyim!

Herkese mehhabaloor.

Bugün bahsedeceğim konularda çok aşk meşk aramayınız. Evet bende isterdim sizlere aşklı, kalpli, çiçekli, böcekli yazılar yazmayı. Ama olmuyor. Mutlu sona ulaşmak biraz zamanımı alacak öyle değil mi?

Bugün Kırmızı'yı sadece bir kere gördüm. Bir. BİR. Sadece bir. Okula gittim hatta olmadığını falan düşünmüştüm ama döğle tenefüsünde kankamın yemek almasını meklerken kafamı sol tarafa çevirdim Kırmızı geçti. Ne göz göze geldik gün boyu. Bırakın göz göze gelmeyi, görseydim de mutlu olurdum! Kara bahtım bugün bana aşkta gülmedi nedense. Böyle birilerini görüyorum ya ona sarılan, onun yanında olan içim birden metresinden haberi olan kadınlar gibi oluyor. Düzenim bozulmasın diye susarlar ya hani. Elalem ne der falan. Bende öyleyim. Gidip o kızları tek tek tek öldürmek istiyorum. Cezam ne olursa olsun! Gerçi daha büyük ne cezam olabilir ki gülüm? Diyerek içimdeki ergenin türkülerini dışa vurdum.

Allahım yine de konuyu biliyorsun bir el at. Tşk.

Herneyse aslında bugün aşk dışında her şeyim güzel derecesindeydi!

Tiyatro dersi genel olarak eğlenceyiydi. Yani hava atmak istemiyorum ama sahnede iyi olduğumu düşünüyorum *Gülmekten ağlayan emoji* Sonra ki iki desr ise şan'dı. Yeni bir öğretmenle tanıştık falan. Diyafram nefesimize, sesimize ve ritim duyumlarımıza falan baktı. Bendeki her şeye beğendi. Hatta müzikle uğraşıyor musun falan dedi. Sesimin güzel olduğunu söyleyenler vardı. Dersin ardından arkadaşlarımda tebrik etti. Saolsun Kara olan da beni tebrik etti. Kırmızı aklımdaydı şarkıyı söylerken.

Sonra ders edebiyattı en sevdiğim derslerden biri dil anlatım ve biyoloji. Biyolojide artık gözlerim kapanıyordu yorgunluktan. Eve gelince de dayanamayıp uyumuşum. Uyandığımda karşılaştığım manzara çok kötüydü. Tüm aburcuburlarım misafirler tarafından sömürülmüştü. Hepsi. Tek yaşama tutunma sebebim elimden alındı gibi hissettim. Üç çocuğumla ortada kalmışım gibi falan. Biraz gelinlerin tatlı telaşı'nda insanların dramlarına falan ortak oldum.

Ve şuan buradayım şimdi ruhumu müziğe teslim etmeye gidiyorum elvedaa…

Twitter: @BerryGunluk




19 Ekim 2015 Pazartesi

Okul Günlüğü #7 // İçimde türkü bar açtın!

Herkese merhaba okurcanovlar. Yine mutlu ve hüzünlü bir günün daha sonuna geldim. Okuldan eve vardım ve bu satırları size yatağımın içinden yazıyorum. Dün gece 'Gelinlerin tatlı telaşı' adlı bir sayfaya girdim. Girdim de çıkamadım. İnsanların ne kadar yobaz, tutumcu ve paragöz olduklarını gördüm. 

İşte 'Sözlüm benden büyük ayrılayım mı' lar. 

-Nişanlımın boyu kısa ayrılayım mı?

-Düğünde altınlar çok az geldi. 

Bakarsanız herkes iyi gelin. Tabii arada fake atanlarda olmuş. Herneyse. İnsanlar gerçekten çıkarcı. Bakireliğini bile ortaya koyanlar olmuş. Teyzelerde 'kızım senin anan baban yok mu?' Falan. Ne hale gelmişiz anlayamıyorum. Anlayamamak bana zevk verdi ve baştan aşağı tümmm sayfayı gezdim canolar. 

Sonra uyudum sabah oldu okula gittim her şey normal. Sonra tören falan vardı. Bir de baktım Kırmızı'nın en yakın arkadaşları orada ama kendisi yok beyefendinin! Bu ne lüks dedim yaa. Kaynanam nasıl okula yollamıyor bu çocuğu geçen hafta boyu yoktu zaten diye söylendim tüm tören boyu. Sonra ders tiyatroydu. Alt kattaydı ders. Bende inerken arka bahçede gördüm onu. Her zaman ki bacaklarıno belli eden pantolon ve lacivert bir tişört. O an öldüm. Bazen fark ediyorum benim için o çok fazla diye ama bırakamıyorum. Düşünemiyorum bile bir dakika bile onu bırakmayı. Bakmayın benim böyle sürtük gibi göründüğüme herkesi keserim ama aşk başka. Yakışıklıdır bakarım yani. Benim olmayan bir şey için kendimi kapatacak değilim.  

Gel zaman git zaman öğle tenefüsüne kadar göremedim o sırada da biraz gıybetler oldu. Konuşmamız aklıma geliyor böyle sınıfta mal mal gülüp duruyorum. Ne değişik insan oldum. Ben ilk defa iliklerime kadar aşık oldum. Ne vardı bir damla karşılık alsam? 

Öle tenefüsünde de aekadaşım hunharca tıkınırken yine onu gördüm. Hamburger yiyordu. Yiyip yiyip kilo almıyor. Ama ben yemek masasının önünden geçiyim bir kilo alıyorum nasıl oluyor bu. Buna da bir çözüm bulsanıza prezervatife türkçe bir meal bulacağınıza ey Türkiye!

Sonra yemeğini bitirdi tabi aşkımentontonuellam. Bende onu izliyorum delice arada bir bana bakacak gibi olduynda gözlerimi kaçırıyorum hemen. Sonra ne göreyim! Üç-dört kaşar. Kırmızı'nın etrafını çevirmiş gülüşüyorlar. Sanki Kırmızı koyunmuş onlarda her an saldırmaya hazır bir kurt. Günümüz insanlarına 'Erkek' dediğin anda böyle oluyor. O an o araya girecektim 'Heeeyt! Açılın lan sürtükler! Siz kimsinizde benim manitaya yan bakıyosunuz oloooom!!' Diye çıkışacaktım. Ama kuyin kişiliğim buna izin vermedi. Sonra kızlar aralarında kavga ettiler. Benim gözümün nazarı değdi oh! Canıma değsin! Biraz olsun mutlu oldum. 

Önümüzden geçerken Tutu başladı Kırmızı'nın nasıl sarıldığınu ve hissettirdiğini anlatmaya. Aslında onunla önceden arkadaşlardı. Gerçi hiç sevmez Kırmızı'yı. İşte güzel hissettiriyormuş. Çok içtenmiş. Sıcakmış. Sonra elektrikli testereyle onu kestim falan. Tabii hayır ama yüzümde buruk bir ifade. 

İçim ise haykırıyordu 'İçime türkü bar açtın Kıtmızı!' Diye arabeske bağlayıp rakısını yudumluyordu. 

Sonra zaman nasıl geçti hiç bilmiyorum. Şimdi ise yatağıma uzandım ve bu yazıyı yazdım. Barbie ve Balinda gelse de günün gıybetini yaksak diye bekliyorum. Onların okulları da geç bitiyor be. Nasıl alışacağım hiç bilmiyorum. Hayaaaattt beni neden yoruyorsuuun!!!

Herneyse şimdi sizi Marilyn Monroe'nun güzel bir fotoğrafıyla baş başa bırakıp gidiyorum. Herşese bayyyy. Umarım yarın  'ÇıkıyoruuuZ' diye bir bölüm atabilirim. Haydi hoşçakalın yarın yine görüşelim bebitomlar. 

Twitter; @BerryGunluk



18 Ekim 2015 Pazar

İçimde iyi bir his var. Öldün mü ne yaptın?

Merhabalar!!!

İçimde iyi hisler var nedendir bilinmez. Artık hafta sonu diye mi, evde akşama kadar yatıyorum diye mi bilinmez ama lafları uzatmadan konuya girmek istiyorum. Biliyorsunuz genelde hafta sonları yazı yazmıyorum çünkü konum olmadı. Ama bugün içimden bir ses kısa da olsa bir şeyler yazmam gerektiğini söyledi.

Bugün günlerden pazar ve içimde iyi bir his var. Genelde içimde arabesk sözler geçer 'yarın da pazartesi yeaaaa….'' diye isyan eder kalbim ve tüm organlarım.

Ama bugün farklı. Geçenlerde de bir haber aldım. Kırmızı'nın eski sevgilisi ile ilgili. İzmir'e deri dönmüş. Bence ettiğim dualar geç de olsa işe yarıyor. Şehirden bile men ettim onları! Arkadaşıyla da bağlarını kopartmış İzmir'e döndü falan demişler. Öyle yani bir değişik.

İşte içimde iyi bir his var. Öldün mü ne yaptın İzmir'li?

Mutluluk haftası ilan edeyim bu günü o zaman. Çünkü hep mutlu şeyler oldu. Önce bu haberi almam. Hemen sonra ikinci kestiğimin instagram hesabını buluşum. Yani aslında tamamen şans eseri oldu. Klasik gece stalk'ımı yapıyordum. Yatağımda elimde telefon gece yarısına kadar böyyle stalk peşindeyim.

Sonra bizim okuldaki taşların hesaplarında gezinmeye başladım. Ama adı da aklımda bulursam direk tıklayıp bütün fotolarını tek tek ss alıp telefonuma adını altın harflerle yazacağım. Tıpkı Kırmızı gibi. Tabii siz onların muhteşemliklerini göremiyorsunuz. Zaman ilerlerde 'Kırmızı ile çıkıyoruz sürtükleeer..' diye bir yazı yazacak olursam belki fotoğraflarımızı da koyarım. Kocam var artık ehu ehu diye havamı atarım tüm bu caimaya. İnsanlar hep benim gözümün içine sokuyor sevgilisini. Bir de ben sokayım da o fotoları gözlerinin içine içine görsünler!!

Tabii ben yine stalk yapıyorum o aralar. Etli sütlü ayırmadan kesiyorum herkesi. Sonra yanlışlıkla elim bir yere çarptı ve ben şok. Onun instagram profilindeyim. Nasıl oldu şaşırdım. Zaten az buz fotoğrafı var. İki üç tanesini ss alıp kaydettim telefona. Tabii bunları fake instagramımda yapıyorum. Kendi hesabımda rahat edemem yani. Olmaz.

Onun adı da ne olsuuun.. Hah Kumral olsun. Saç renklerini de hiç ayırt edemem garanti yanlıştır. Gider Barbie'ye sorarım. O da hendi EMO'suyla uğraşsın. Ona da dadanıyorlar. Tabii güzel kız. Abi bide ruh hastası sapık gibi anlatınca anlarsınız.

Barbie demiş 'Sevgilim var.' Emo demiş 'Ama ben seni seviyorum sen çok güzelsin lütfen benimle çık istediğin kadar beklerim.' Barbie demiş 'Olmaz.' Emo demiş 'Beklerim okul çıkışına gelirim seni ararım. Barbie demiş 'Hayır.'

Yani Team Barbie olmak istediğimi belirtmek istiyorum çünkü sevdiği var. Bunu anca platonik olan kimseler anlar. Şimdi. Çocuk da bilmem kaç senedir birini seviyomuş falan. O kadar sevdin ne zaman bir kalemle sevdin be Barbie'yi genç adam. Yani Barbie, yanımda biri olsun, sevgilim olsun diye değil. Gerçekten aşkı arayan bir kız.

Neyse bu konuda böyle üstüne çok durmak istemiyorum. Çünkü ilerki günlerde zaten büyük ihtimalle kendi blogunda neler neler olduğunu anlatır.

Hep mutlu değildim bu hafta. Mesela Kırmızı koca bir hafta boyunca ortalıkta yoktu. Kalbimi yaktı bu olmama meselesi. İnstagramına yazmış bir filmi izlemeye gidiyoruz falan diye. Sinirimi bozdu. İnsan bir düşünür değil mi? Yani belki bir sevenim vardır hiç olmazsa bir uğrayıp görüneyim!

Ama sınıfımız değişti taa karşı binaya yani müzik binasına taşındı. Önceden ne güzeldi. Kırmızı ile yan yanaydı sınıfımız her daim bakışıp dururduk. Tutu desen tenefüse hiç çıkmıyor. Hiç göremez oldum. Zaten depresyondayım her şey üstüme geliyor gibi hissediyorum.

Herneyse bu kadar dedikodu gıybet yeter. Cayır cayır yanıcaz valla. Ehuehu. Güzel bir hafta olsun. Özellikle benim için. *Bencillik gibi oldu* Kendinize iyi bakın beybiler. Hoşçakalıııın….

Twitter: @BerryGunluk




13 Ekim 2015 Salı

Depresif Günler Hep Beni Bekler!

Herkese selamlar olsun Berry'den.

Bu hafta benim için tatlı sert oldu. Evet Müge Anlı izliyordum ve cinayet üstüme kaldı. Şimdi hapisaneye gidiyorum bye…

Diyip yazıyı bitirmek isterdim ama öyle olmadı. Zor zamanlar yaşadım. Ciddi anlamda zor ama hala komiğim lanet olsun. Mutlu olamazsın ya bazen. Ama etrafında ki herkesi güldürürsün. Kendin hariç. Öyle bir dönemdeyim.

''Ya benim hallerim var çekil şurdan!'' demek istiyorum dünyaya. ''Bni hiç anlamadn zaten.s'' falan diye azraile atar yaparsamda ölebilirim heralde. Saçmalamadan konulara geçmek istiyorum. Lanet olası sınıfımızın yeri değişti. Yani ben mutluydum Kırmızı ile yan yanaydı sınıflarımız geçerken bir bakış atıyordu. Şimdi karşı binadayız.

Elimde ne var? Bir adet koca sınıf ve içinde bir sürü gerizekalı insan. Ve sürekli sınıfta oturup o güzel kediciklerden bağırarak kaçan bir Tutu! Lanet olsun. Artık Kırmızı'yı çok az görüyorum. Hatta geldi mi gelmedi mi onu bile anlayamıyorum bazen. En son pazartesi gördüm. Muhteşem giysileriyle törende. Gece mavisine benzer giydiği pantolon ona çok yakışıyor.

Size de oluyor mu bilmiyorum. Her şeyden kaçmak istiyorum. Evden, okuldan, sevdiğimden, şehirden hatta ülkeden bile! Ülkemizdeki durum da ortada. Aslında bir kaç gündür onun için yazı yazmıyorum. Biraz ortalık sakinlesin sonra eğlenelim diye. Ama gerçekten çok bunaldım.

Ailem bir sırrımı öğrendi galiba. Dün annem söyledi ama ne olduğunu da söylemiyor! Sadece bana dürüst ol diyor. Korkuyorum. Tek sığınağım burası. Bugün aklıma gelen şey aslında o kadar doğru ki. Kırmızı'dan da kurtul diyor aklım bırak yani. Onun yüzünden o kadar şey yaşıyorsun onun sana yaptığına bak diyorum. Adımı bile ağzına almayan biri için çektiğim şu şeylere bak! Bana ilk kez aşkı tattırdı. Hayatımda ilk kez!

Gerizekalı insanlar var. Arkadaşım olup beni aşağılayan var. Var oğlu var aslında! Odamdan çıkmak istemiyorum. Hatta ben, gri depresyon kazağım, kahvem ve yatağım muhteşem altılıyız. Ehu ehu…

Etrafımda onlarca insan var. Kimi doğru kimi yanlış bilmiyorum bazen. Sadece Barbie ve Balinda'dan eminim. Balinda'da telefonunu kaybetti. Benim içim acıdı o telefonu kaybettiğini söyleyince. Eve kadar aradık falan.

Barbie hala bir Ken bulamadı. Umarım yakında bulur. Bulduğunuz Ken'leri Barbie'nin bloguna ulaştırırsanız seviniriz. Yani bazen oturup 'ya ben ne zaman evlencem Seda Abla!' diye ağlıyorum evde. Aile kavramı benim için çok kutsal. Gelecekte oturacağım evin tasarımları, dizaynı hatta mobilyaların renkleri bile hazır! Beni alan çok şanslı aslında. Yemek yaparım, iş bilirim daha ne yapayım be Kırmızı. Biri Tumblr'dan sevgili bulmuş. Lan vicdansızlar izdivaç blogu açtınız da bana mı haber vermiyorsunuz anlamıyorum! Lütfen bana da haber verin çürüyorum evde valla!

AHS başladı. Gaga'nın sahneleri güzel. Anlatacak şey bulamıyorum. Beynimde milyonlarca kelime var ve onları cümleye dökmeme izin vermiyor gibi beynim. Psikolojik olarak çöktüm. Umarım psikoloğa gidebilirim bir ara. Benim için dertleşmek çok iyi geliyor. Sadece psikolog değil her şeyle. Arkadaş, öğretmen hatta ayıcığım bile!

Çok kafanızı ütüledim. Bu yazıyı yazarken çok sıkıldım. İçim çok karanlık. Ağzım yukarı kıvrılamıyo. Hayır canm ne depresyonu.s Kırışmasın diye…..

Neyse bu kadar anlatacak şey yeter. Yarın okula gitme diyor bir yanım. Öteki yanım diyor ki yarın tiyatro var. Eğleniyorsunda! Kafan dağılır be Hacı! diyor. İçim bile bazen benimle alay edip duruyo.

Kısacası depresyona giriyorum yani depresif günler hep beni bekler. Neden 'Adana merkez patlıyor herkes' gibi aptal şeylerle kafa dağıtamıyorum. Benim yapım olgun. Onlar gibi değil!

Yeter sanırım bu kadar. Haydi hepinizi öptüm. Sonra ki yazıda görüşmek üzeri sağlıcakla kalın beybitolar…

Twitter: @BerryGunluk




7 Ekim 2015 Çarşamba

Okul Günlüğü #6 // Hah hah hah çok şükür dostlar!

Bugün p kadar mutluyum ki anlatamam. Mutluluktan her an ölebilir veya bayilabilirim. Ne oldu dersiniz?

Yirmi iki Nisan'dan beri ilk defa Kırmızı benimle konuştu. Ve öldüm. Ahiret ortamıda güzel aslında. 

Gerçekten öldüğümü hissettim bir an onu karşımda görünce. İliklerime ladar hissettim o sesini. Tabii cevap verebilmem biraz uzun sürmüş olabilir o muhteşem olay sayesinde. Ne dediğini yazının sonuna ekleyeceğim. 

Öğle tenefüse ışınlanıyoruz. Tutu ile konuştuk falan. Kantine indik yemek almak için. 

Biraz bekledikten sonra aldık ve yemek için dışarı çıktık. Malum kantin kalabalık olduğu için. Bizim bahçede de oturmalık yer var. Yani oturmak için tasarlanmamış aslında ama biz oturuyoruz. Neden çünjkü biz böyleyiz. Ehuehu. Neyse. 

Oraya oturduk. Bir baktım karşımda bir oşışık var. Tabii ki Kırmızı oradan baslet sahasına benzer şeye bakıyor. Ayy alladım. Onun o ncecik bacaklarına, kaslı vücuduna ö-lü-nür! Onu sevmeyenleri anlayamıyorum. Tamam belki biraz egoist biri olabilir ama ego kimde yok ki?!

Yaklaşık iki dakika sonra Tutu "Ayy üşüdüm lütfen sınofa çıkalım!" Dedi. Yani biliyorsun ki Kırmızı şuan karşımda. Biz onunkine yapsak 3.dünya savaşı çıkar! 

Dedim ki. "Şu manzaraa bak kanka ne güzel!" Dedim allttan alttan Kırmızı'yı göstererek. Donuyo bakıyo ama onu görmüyo nedense! Artık bilerek mi bilmeyerek mi bu ona kalmış bir şey!

Sınıfa soğru çukmaya başladık. Çünkü Kırmızı'ya belli etmeyi de istemiyorum sma insan anlar yani bakıyorsun görmüyordun. Üstüne ben "Kırmızı buradda." Dediğim halde yani. 

Sınıfa yaklaştığımda ben başladım öff çekmeye. Dedim "Tutu yani Kırmızı vardı orada ne vardı biraz daha oturdak?!" Dedim. 

Meşhur ses tonuyla "ayy görmediim!" Dedi. Yami adıyla seslendim, gösterdim bu neyin ytribiydi anlayamadım. 

Sonra sınıfa çıktık bir ton video falan izledik tam bunaldıö zil çaldı. Alt kats indim. Yani benim sınıfımın katına. Önce kafamı uzatıp bir ortama baktım ve Kırmıxı orada! Hemen iki saniyede kendime çeki düzen verdim, toparlandım ve elime teşefonumu alıp yürümeye başladım. 

Sınıfla aramda bir kaç saniye kaldığında. Önüme geçti. Evet evet tam önüme geçti. Ve öldüm. Böyle bir stak beklemiyordum açıkçası. Hazır değildim ve boşluğuma denk geldi. 

Gözünün içine baktığımda kalbimde olan sızı yavaş yavaş tüm vücuduma dağıldı o kadar muhteşemdi ki. Bilmediğim hisşeri tadıyordum. 

Sonra ikinci bir hamle yaptı. "Oyy! Senin saçlarını yesinler!" Dedi. Ve öldüm. Şuan 'Dıııt dıır' diye öten alete bağlıyım falan. İliklerime kadar hissettim o anı. Ve sadece o an değil eve gelene kadar hatta geldiğimde bile hissediyordum. Ateşim çıkmıştı, karnımda müthiş bir sancı vardı ve ölmek üzereydim. Kalbim çok hızlı atıyordu. Anlatamayacağım şeyler hissediyordum. 

Tüm ders manyak gibi gülümsedim. O kadar yakındı ki sandım ki yapışacak dusaklarıma artık yetti bu platonik be! Diyeceğim bende. Belki tüm bunlar yakında olabilir. Öyle umuyorum. 

Tabii ben derste içimden Hah hah haah çok şükür dostlaaar! Benimde artık bir sevgilim varr! Şarkısını söylüyorum. 

Aradan bir tenefüs geçti. Ders boş. Yani bir kız var Turunç. Kırmızı ile yakın temasta bulunuyor. Yani ona dokunmak için Noter'den kağıt alman lazım gerizekalı. 

Sonra sınıfta da onun hakkında konuşuyorlar bende alttan alttan dinlemeye çalışıyorum o sıralar. Biri Turunç'a dedi ki "Kırmızı da seni kucağına aldı neredeyse!" Dedi. Benim zaten mutluluktan var olan ateşim sinirden iki katına çıktı. Turunç be! Senin sevdiğin var git onunla takıl. Ay ne çektim be! Yeter artık. Yakışıklı gördüğünüz gibi yapışıyorsunuz! Aaa!

Sonra takmamaya karar verdim bve onun muhteşemliğini düşünerek eve geldim. Biraz üşendim yazmaya ama yazdım ve güzel de bir yazı oldu diye düşünüyorum. 

Bu yazı da bukadar olsun. Kendinize çook iyi bakın. Güzel güzel şeyler yaşıyım da anlatması güzel olsun öyle değil mi. Hadi by by. 

Twitter: @BerryGunluk 



5 Ekim 2015 Pazartesi

Okul Günlüğü #5 // Nefret, kin ve öfke!

Herkese merhaba. Mutlu bir şekilde sizleri yazmayı isterdim ama öyle değilim. Depresyona geri girdim. 

Nedeni çok açık. Hayata gülerek bakmaya çalışırken hayat bana her seferinde başa bir yeriyle gülme geleneğini gerçekleştirdi. 

Okula vardığımda onu arkasından görebildim.  Kırmızı'yı. 

Daha sonra tam halini törende gördüm. Gri kabanı, içinde kırmızı kazak ve içinde beyaz bir tişört vardı. Altında da incecik bacaklarını örten lacivert pantolonu. 

Doyasıya baktım bana arkası dönükken. Ben onun yüzüne bakmaya bile kıyamazken insanların onunla konuşması canımı yakıyor. Şakalaşmaları falan yani. Ben onu kıskanıyorum. Her şeyden çok. 

Okulda bir kız var. Ben ona Turunç diyeceğim. Onunla konuşuyorlardı. El şakalarıyla falan. Küplere bindim. Başıma ağrılar girdi. Evde olsam saatlerce ağlardım. Ama okuldaydım başımı dik tutmam gereliyordu. Yaratık boku. Neyse... 

Daha sonra bir gelişme fark ettim. İnsan bir sınıfın önünden geçerken sınıfın içine bakar. İnsanlara değil. Gözleri direkt olarak benimkiylembuluşuyor. Kalbimin olduğu yerde bir acı hissediyorum. Karnımda bir sancı. Bugün bir saniye dayanabildim. Daha sonra gözlerimi kaçırdım. O kadar güzel bakışları var ki. 

Herneyse. Sonra derslerden tiyatroydu. Tiyatro öğretmeni beni gösterip "İşte gerçek bir oyuncu." Dedi. Birazda olsa moralim yerine geldi. Sonra öğle 
Arası geldi. Çok görmedim. İki dakikada bile özlüyorum onu. Her saniye karşımda otursa da izlesem. 

Haa unutmadan. İlk dersimiz boştu. Kırmızı'ların sınıfı da hemen yanımız. Tarih hocası geldi. "Kırmızı? Sen neden serbest geldin?" Dedi. Gerçi bende serbest sayılırdım.  Ne kadar ruh ikizi bir beyefendi...

Kırmızı "Ya hocam valla bu süveterin altında beyaz tişört var." Tabii ki de çıkartmadı. Ben ona ölürüm. O kadar yakışıklı bir insan olmamalı Zeus ama benim Zeus'um. Başkasının değil. Asla. 

Kuralları umursamıyordu. Gerçi.... Herneyse o muhteşem bir insandı. 

Derste de sadece ders dinledim, Kırmızı'yı hayal ettim ve önümde oturan çocukla biraz sohbet ettim. Bayağı sohbet ettim. Kafa dengiymiş. Onun Bff'sı da Maviş zaten. Arada bir geliyordu. Bana sevgilisini, sevgilisine nasıl para yedirdiğini, sarhoş olup nasıl birlikte olduğunu falan anlatıyordu. Banane yani dedi ama muhabbeti sürdü. Romantık bir çocuktu aslında. Sınoftaki gerizekalı insanlardan sonra kafa dengi birilerini bulmak güzel oldu. 

Tören geldi çattı. Yarın da okul yok. Törende yanıma o çocuk geldi. Kafasını sürekli olzuma koyup duruyordu. Güzel hissettiriyordu uzun bir süredir bunu yaşamıyordım. Hiç yaşamamıştım ki. 

Maviş'de arkamızda hunharca bize cinsel münasebette bulundu falan. Güldük eğlendik bir günü böyle bitirdik. 

Şuan eve geldim kafamda milyon tame düşünce var. Spotfy'dan yaptığım yeni çalma listesini dinleyerek biraz kafa dağıtma planlarım var. 

Yine iyi kafanızı ütüledim. Kendinize iyi bakın lütfen. Yarın yazı yazar mıyım bilmiyorum ama sürprizler de olabilir yani ;))

Twitter; @BerryGunluk





3 Ekim 2015 Cumartesi

Hafta Sonu Gıybeti / Rüyama da girdin, kesin beni seviyorsun!

Gerçekten çok sıkılıyorum. Bunaldım. Biraz daha sıkılırsam ilaçların tadına bakmaya falan başlayacağım belki ölürüm de ekşın olur. 

Gerçi ölsem de arkamdan ağlayanlara bakıp "aaa bak bu beni sevmezdi ehuehu" diye gülerdim de. Aslında öyle olmazdı korkudan ölürdüm falan ben ilaç zehirlemezse de. Bir kere jiletle ayna karşısında rol yaparken kolumda küçük minicik iğne batmış gibi bir yara açtım da nasıl korkuyorum ölücem diye anlatamam. 

Böyle böyle günün yarısına geldim. Asıl bomba şu; rüyamda Kırmızı'yı gördüm. Ama öyle böyle değil. Ne bileyim evde falan olsa güzel olurdu. Uyuyordum. Ama zaten dün gece hep akşıma getirdim. Okula gelmedi kim bilir kiminle sürtüyo falan. 

Gece rüyama girdi öküz. Çok romantkti be. Yolda yürüyoduk ve birden beni hayvanca öpmeye başladı. Aklımda milyon tane soru var. Öpüşmekte ğroyum zaten 38584892 kere öpüşmüş biri olarak... Şaka şaka bir kere bile öpüşmedim. Onun için rüya ayrımı da yapamadım kafam anın tadını değil de,

"Nasıl öpüşülür lan?" - "Abi napıcam?" - "ya ağzım kokuyorsa?"

Bunlar aklımı ele geçirmişken bir öptü o dudağını hissetti arkadaşlar her detayını hissettim yani. O kadar harika anlatdı ki bir uyandım yine yüz göz şişik. Abi nefret doluydum. Yatağa yatıl 'lütfen allahım, nolur devamını göriyim, bir kerelik be!' Diye aklımdan düşünürken yattım. Ama olmuyordu. Abi bu bir şaka falan mı? Korkunçlu türde bir rüya görsem uyanıp on kere uyuyup aynı rüyanın devamını görüp dururum! Ama neden. Neden. Nedeeeen?

Ama şunu da ekliyim; Rüyamada girdin ya. Kesin beni seviyorsun. Diye kendimi de öveyim de...

Bu gece de Alacakaranlık var. Edward'ı keserm biraz Emmet'ı da. Tamam Jacob'ı da. Amaaan herkesi işte. Bir kere daha Alacakaranlık serisini vermişti ki benim en sevdiğim kitap ve film serilerinden biridir. Bella'nın hunharca ağda yapma sahnesini bile kesmişlerdi. Yani biz ne ara böyle bir ülke olduk demeden edemiyorum. 

Öpüşme sahnelerini, seks leri falan bunlar her insanın yaptığı şeyler. Ayıp günah mı kaldı allah aşkına?

Herneyse. Düşünsenize Grinin Elli Tonu'uny verdiklerini düşünsene. Aslında filmde Christian Grey aşkım çok farklı anlatılmış. Kitap daha güzeldi. Tabii ki film de muazzamdı. 

Bugün aksiyon olmadığı için saçma konulara dalıcam vaya konudan konuya geçicem. Ve şunu da söylemeden edemeyeceğim. 

Okulda bir çocuk var on ikinci sınıf. Taş. Böyle bir tatlılık olmaz. Esmer güzeli yani kısaca. Geçen yıl aynı servisteydik falan severdik birbirimizi. Haa o manada değil yani o beni sevse şuan bu blog'u yazıyor olmazdım ehuehu. Dün geldi törende yanıma Dedi işte bir yardım kampanyası var şu kadar lira para vermen lazım sonra o partiye gelebilirsin. 

Bende içimden 'senin olduğun her yere gelirm kaçır beni spiderman.' Ama direk mantıksal zekamla düşünüp "Buna tek karar veremem ailemle konuşmam gerek." Dedim. O muhteşem gözlükleriyle bana baktı. 

"Tek mantıklı cevabı sen verdin." Dedi benimde içimde bir Ego tabii. Maviş'in gitmesinin üstüne matem havasından çıkarttı beni. İşte buda böyle bir anım. 

Anılar geçidi yaparken dün yazmadım sanırım. Kırmızı'nın yakın arkadaşı ZeyZey kantinde bana bir baktı. Korktum yani. Öyle bir bakış ki görmeniz lazım. Kendimden soğudum resmen. Bu neyin tribiydi anlamadım direk gözümü çevirip çıktım oradan. 

Dünde blog'u yayınladıktan hemen sonra babam geldi. Bir avm'ye gittik. Bayağı gezdim alışveriş yaptım. Taş kestim. Nedendir bilinmez çoğu taş yoktu. Normalde tıklım tıklım olan yer boş gibiydi. 

Herneyse. Bugün de bir arkadaşım var. Aslında sadece bugün değil. Ne zaman Kırmızı aşkımın fotoğrafını atsam bana 'ay çirkin yeaaaa.s' diyo. Çemkirmekten yoruldum. Onun yakışıklı diye attıklarını görseniz gözlerinizden kan akar. Jamie Dornan'a bile çirkin, tipim değil diyen birinden öyle şeyler bekleyemem tabii ki. 

***

Arkadaşlaaar. Yine kafanızı ütüledim biliyorum. Yarın nasıl bir yazı gelir bilemiyorum ama bu yazı Okul Günlükleri kadar eğlenceli değil farkındayım. Ama evde otururken neler yaşayabilirim öyle değil mi?

Bazı yerlerde çok hızlı konu değiştirmek olabilir onlar için çok sorry. 

Hadi kendinize iyi bakın. Ay Lav Yu. 

Twitter; @BerryGunluk






2 Ekim 2015 Cuma

Okul Günlüğü #4 // Kapı çarptı. Allah da çarpsın Maviş!

Herkese selam! Okulda yaşadıklarım yetmedi üstüne bir de babamla birlikte gezmeye gidiceez. 

Yaşasın. 

Herneyse bugün bomba olacak olaylar oldu. Güzel güzel kin, nefret ve sinir kapasitem tavanda. Bir darbeyi daha kaldıramayıp şıraya düşüp ölebilirim. 

Okula gittim. Tutu'da gelmedi bugün. Tektim kendimi avutmama yardımcı olan tek şey Kırmızı'ydı. 

Okuldan bir saat öncesine gidiyoruz yani servise binmeden yarım saat önce. Tutu mesaj attı gelmiyorum diye. Anneme dedim bir dövmediği kaldı neymiş öyleymiş şöyleymiş böyleymiş. İlk haftadayız okula gelmeyenler insan da gelenler ne? Sana soruyorum be kadın?!

Sabah sabah tüm uykumun içine etti. Servise büyük umutlarla gittim. Kırmızı bey okulda yokmuş. Nasıl yıkıldım anlatamam. Dünde ben yoktum. Fırsattan iftifaden sınıftaki taş ı kesmeye başladım. Onun adı artık Maviş. Çünkü o kadar güzel mavi gözleri var ki. Tabii ki bir Kırmızı değil. Ama gideri var yani. 

Yani Kırmızı'yı diğer insanlardan çok fazla seviyorum. Ve kıskanıyorum. Ama kestiklerim de öyle. Onlar Berry'nin haremine aitler. Ötesi yok! Olamaz. 

Bugün sınıfta bir espri oldu Maviş bana dönüp bir gülümsedi. 3 dakika felç oldum bu ne taşlık böyle. Bunlar insansa diğerleri kim diyorum her kestiğime rastlayınca. 

O nasol bir gülüş. Aklımdan gitmedi aptal aptal sırıtmalar falan. Mesela Kırmızı'yı gülerken çok az görüyorum çünkü o bir kötü çocuk lütfen. Ama duruşuna ölürüm onun. Her şeyi yaparım onun için. 

Konu kötü çocuklardan açılmışken. İlk derste Maviş önümden geçti. Buram buram sigara kokuyordu ama nasıl güzel. Sigaradan nefret ederim ama bir insana ancak bu kadar yakışabilirdi. Deri ceket siyah pantolon beyaz tişört falan o tapılası. Gerçi ben kimi beğendim de yakışıklı olmadı ki ehuehu. Elinde sigarayla sarı saçlarını mavi gözlerni hayal edip Allahııım sana geliyorooommm. Diye anırımdım içimden. 

Sonra bayağı bir tenefüse çıkamadok dersten dolayı. Daha sonra sınıfa çıktık hep beraber. Maviş girdi çıktı sınıfa arkasından da iki tane kız girdi. "Az önce sınıfa giren çocuk kaçıncı sınıfta!" Diye daldilar bende içimden 'Sanane lan kaşar!' Diye çıkıştım. Evet ağzımı bozdum ama hak ediyor pislik. O benim tapulu malım be!

Olaylar olmadı daha sonra dersler falan. Sonra sarışın bir kız girdi. Maviş'in masasına oturdu. 'Sürtüüüük içine düş be kaşar! Gel gel kucağına otur!' Diye çemkiriyorum. Sohbete daldılar bunlar. 

Kız "Maveeşşş telefonunda onu öla mı yapıyosaaan?" Diye ağzını gere gere konuştu. Çocuk ne kadar kültürlü normal cevap veriyo. Tabii onun gibi varoşlar bilmez içine düşücekti çocuğun. 

Sonra arkadan biri çıktı. Maviş'e "kaçaşım abi yea." Dedi. Maviş de tamam dedi hemen o sarışın yelloz "bendaaa. Bekleyn çantamı alıyaaam." Dedi ve gitti. Kötü bakışlarım onu kimden öldürücekti resmen. Allahım ne insanlar var!

Sonra o kaçalım diyen çocuk geldi "o kız gelirse ben gitmem." Dedi Maviş'in çantasını bıraktı. 

Aradan iki dakika ya geçti ya geçmedi Maviş geldi. Koşarak aldı. Arkadan atlılar kovalıyo sanki. Koşarak giderken 3 kere sağa sola çarptı sonunda kapı vurdu. 

Ohhh canıma deysin Maviş. Kapı çarptı. Allah da çarpsın! Diye çemkirdim kendimce ve günü burada noktaladık. 

---

Bugünlük bu kadar canlar. Şimdi babamla gidiyorum kısa olmuş olabilir. Belki detayları daha sonra da yazabilirim. Kendinize iyi bakın!! 

Twitter; @BerryGunluk




1 Ekim 2015 Perşembe

Balinda bana büyü mü yapıyor acaba?

Abi, on binlerce planlarla okula gidiyorum. İlk defa geçen ve bu yıl yani Kırmızı'yı keşfedince oldu.

Bugün de annem geç kalmış be uyandıramamış. Nasıl içim acısı onu görememek diyince biliyor musunuz. Uykulu kafayla orda da üzüldüm. 

Yakışıklılara, Tutu'ya falan. Tutu'ya da üzüldüm çünkü okulda eğleniyorduk onun halini merak ediyorum yani. Hatta onu düşündüm falan bugün ne yapmıştır diye. 

Ne plan yapsam günü geliyor başımda patlıyor. Hayaller kurup gidiyorum. Okul için heyecanlıyım, üç ay görmemişim hunharca kesiyorum. Bugün de böyle olması kalbimi yaktı yani. Üzdü. 

Neyse en azından yapacak bir esprim oldu evde kaldım diye. Tüm gün yattım da elime ne geçti yani. Annem de sabahtan beri komik anılar yaşıyoruz zaten. 

"Berry, kalk! Geç kalmışız annem ne yapıcaz?" Gözlerimi açmayı üşeniyordum ve kocaman açıp yatağa oturdum. İçimden saydırıyorum ama en azondan orada sevenim vardı!

"Bilmiyorum anne yeaaa," diye çemkirdim. 

"Taksi çağırayım da git." Dedi gitti. Kalkıp hazırlanmaya başladım. Tam iki dakika sonra annem odaya tekrar girdi. "Tamam tamam, yat. Okulun yolları kapalı nasıl gidiceksin bir buçuk saat zaten ilk dersi de kaçırmışsın yat." 

İçimden 'benimle dalga mı geçiyorsun?' Diye geçirdim. Buu okulun ortalarında yapsa 'ne gerek var yeaa yatıyım' derdim. Ama bu öyle olmadı üç ay diyorum. Aç ayı oynamaz falan. Ay çok alakasız oldu. Silsem mi? Ayy üşenirm şimdi. Gerçi bunu yazana kadar silmiştim ama...

Öff kalsın öyle biraz gülün. Sonra işte daha günün başındayım ama sıkıntıdan yazmak istedim. 

Hazır boş muhabbet içindeyken biraz gıybet ve muhabbet edelim değil mi ehu ehu. 

Her yazımın altında Marilyn Monroe var ve benim için çok özel. Benim bu hayatta dört büyük idolüm var. Marilyn Monroe, Lady Gaga, Amy Winehouse ve Michael Jackson. Hepsi efsaneler ve yaptıkları şeye hayranım. Özellikle Gaga ve Marlyn. Marilyn'in her fotoğrafını en alta koyarak kendimce onu anıyorum. O çok önemli biri bu dünyada. Yaşamı, hayatı, hikayesi, filmleri. Her şeyiyle muhteşem bir insan.

BERRY ŞOK!

BERRY WEFAD!

BERRY AYAKLI CENAZE!!!!!

Arkadaşlar güçlü kalamıyorum şimdi gidip inthar edicem. 

Herneyse bugün okula gidenedim biliyorsunuz. Kırmızı bey gelip Tutu ile konuşmuş. Abi ben okulda olsam yüzümüze bakmıyo öküz. 

Sinirlerimi oynattı içimdeki tüm karanlığı sanapchat'de ki 'Gökkuşağı kusuyorum kanka bk.s' şeyndeki gibi bir galde küfür savurmak istiyorum. 

Tamam belki çok asil olabilirim, belki bana yaklaşmaktan korkuyo olabili- ay allahım ne diyorum çocuk benimle konuşsa 112'ni aramak zorunda kalırız düşer bayılırım abi ben! 

Ah o büylü ağzıyla adımı bir kez daha ansa. 

Yani bilmiyorum bu blogu okuyorsan Kırmızı bey! Allah seni iki kere atıp bir kere tutsun. Bana aşkın en orospu halini yaşarrın diyor ya Pucca. Tam öylesin kütüüük! Piiiiis! Ama yakışıklı  lanet olsun ona kızmam bile en fazla on saniye sürüyo. 

Şimdi de okulda neler olduğunu öğrenmeye çalışıyorum. Merak içindeyim. Ben olunca anca sınıfta oturalım zaten. Yada anca okulu tavaf edelim. Ben yokken okula gök taşı düştü, kanka seninki benimle konuştu, seninki sınıfa girdi. Oh ne iyi!

Ben varken "nbr. ii. nabiosn. otruyorm. gzlm m? olr" -Kantinden bahçeye bahçeden en üst kata ve sonra yine kantin ve dışarısını tavaf ediyoruz.-

Allahım bir şeyler biliyorsun tamam ama artık beni gör. Yanlış bişeye mi dua ediyorum anlamıyorum ki! Balinda'nın bana attığı tüm duaları okuyordum oysa! Kıııız! Yoksa Balinda bana düşmanda bana bağlama büyüsü mü yaptıı! Aaa dostlar yetişiiiin!

Tamam yeter. Balinda yapmaz. Yapmaz mı *şeytan gülümsemesi emojisi* Balinda, bunu duyuyorsan lütfen geri al hayatım zaten sağa sola gidiyor. 

Ciddileşelim. Genellikle hep böyle oluyordu. Ne zaman okula gitmesem o gün benim için önemli ne kadar çok şey olursa hemen oluyor. Allahım beni yarattığında "Bu kezo ne yapıyosa ters gitsin zuhahahahahahahahhaa biraz güleriz." Diye yarattı herhalde. Allam affet. 

Balinda yine erken kalkti da biraz sohbet ettik. Barbie, saat üç de kalktı. Bide vatsapdan bana atarlandı "okula gitmemişsin yazmıyosun.s" ben oysa facebook'dan yazmıştım. Aaaaaaa unuttum. Ihıhı şey Barbie'ciğim sen okuyorsun. Gıybetini yapıyoruz ama seviyorunz senüü. *kalpli emojiler*

Yaklaşık üç saat bekledim ve sonunda bilgiler yavaş yavaş gelmeye başladı. Kırmızı, Tutu'ya "Ders var mı diye sormuş o kadar. Gerçi bana da sorsa cevap veremem.

"Ders var mu Berry?"

"Seni yerim. ah ne diyoru. Taş mısın sen. Ah yüce Zeus. Ah özür dilermi neler oluyor?" İşte aynen böyle olurdu. Bu ve diğer tüm olayları yarın size iletirim. Kendinize iyi bakın beybiler


***

Arkadaşlar bu günlüğü burada bitirelim anlatacak çook şey var ve zaman kısıtlı değil. Bu arada yakın arkadaşlarımdan Barbie'nin bir Ken'e ihtiyacı var. Bulanlar; barbiegunluk.blogspot.com ardesine ulaştırabilir. 

Twitter'ım için; @BerryGunluk