2 Şubat 2020 Pazar

kalbim ege'de kaldı

ben uzun zamandır biriyle konuşuyorum. hep derim ya kendimi bildim bileli hiç bir zaman türk biriyle olacağımı hissetmedim diye. bunu yineliyorum. klasik olarak gay dating applerinde bol bol zaman öldürüyordum. aslında o kadar uzun zaman oldu ki onunla konuşmaya başlayalı tam olarak ne zaman başladık konuşmaya asla hatırlayamıyorum. 'naber nasılsın' tarzı -asla devamı gelmeyen- bir sohbet içindeydik. sonra klasik olarak 'haydi instagrama geçelim yahu' denerek geçildi.

aşk konusunda hala umutsuz biriyim yani elbette ona karşı kimi duygularım var ama gerçekleşecek mi yoksa gerçekleşmeyecek mi bilmek istiyorum. onunla başlarda 'ben ilişki istiyorum' tarzında konuşmuştum ve aldığım cevap 'ilişki fazlaca sorumluluk isteyen bir şey' olmuştu. yani hayaller yine kuyunun en dip köşesine gitti diye düşündüm. bir süre yazmadım hiç. sonra o yazdı ama bir gün konuşuyoruz beş gün konuşmuyoruz öyle bir durumun içindeydik.

şunu söylemeden geçemeyeceğim ama
gözleri çok güzel

neyse benim vurulup düştüğüm yer zaten gözleriydi. ondan öğrendiğim çok şey var aslında düşünecek olursak. mesela sadece bu deli mi yoksa hepsi mi yapıyor bilmiyorum ama bu havalarda bile sahile gidip denize giriyor! bir tuhaf doğrusu.

o her zaman aşk düşüncesinden kaçtı ve ne zaman konuşsak 'ama ben gerçekten seni üzmek istemiyorum. ben bunu bilmiyorum.' mesajları gündelik bir rutin haline gelmişti. bu arada her zaman birbirimize anlık fotoğraflar atardık bak kahve içiyorum, bak uyandım şimdi gibisinden. ve kendisi fotoğraf gönderdikten sonra her zaman 'eğer başka türden bir fotoğraf istersen bana söylemekten çekinme diyordu.' ben biraz kaçan kovalanırı oynamak istedim açıkçası ve işe yaradı da. benim koştuğum onunsa peşimde kovaladığı dönemlerde birbirimizi çok daha fazla tanıdık aslında. bana dinlediği şarkıları atıyordu, politika hakkında konuşuyorduk hatta o sıralar deprem falan olmuştu beni rahatlatmaya da çalışmıştı.

sonrasında delice sarhoş olduğum günlerden bir gün -sanırım ikimizin de libidosunun yüksek olduğu zamanlardı- konuşmaya başladık biraz dirty dirty. sonrasında ufak ufak seksi-msi fotoğraflar göndermeye başladık birbirimize. ben aç gibi tabii ki gönderdiği anda siler miler diye onları telefonuma indirdim. ben habire tuvalete gidiyorum bahanesiyle misafirlerin yanından ayrılıyor 20-30 seksi fotoğraf çekiyor ve ona gönderiyordum. gerçekten beğendiğini tepkilerinden görebiliyordum hatta bana geçen gün yolladığı ses kaydında 'o fotoğrafları aklımdan çıkartamıyorum' diyordu. gerçekten çok tuhaf şeyler yaşıyoruz aslında ama bir ilişki içinde değiliz belki de bu öyle bir evredir. 

'sen her zaman güzel birisin
tişörtünle veya tişörtsüz'

diyor mesela. şimdi buraya yazınca böyle sapıkmış gibi durdu gözüme ama aslında öyle değildi. beni beğendiğini biliyorum. insanların aşktan korktuğu ya da kaçtığı bir döneme denk gelmiştim. yanlış bir dönem bu benim için! herkesin aklı aslında bakarsak tek bir yere çalışıyor ve kimse gerçekten duyguların da ne kadar önemli olduğunu önemsemiyorlar! 

sinirlendim. güzel şeyler oluyor gibi ama kendimi üzüp kahretmemek için -çok da alışık değilmişim gibi- kendimi olabildiğince inandırmamaya çalışıyorum. inanırsam üzülmekten korkuyorum. kendisi de her zaman bunu söylüyor zaten. ama bir kalp kırıklığında daha ne yapabilirim bilmiyorum. 

bu beye 'oidipus' diye hitap edeceğim günlüğün geri kalanında yaşanan gelişmeleri de artık anında yazmaya çalışacağım. 2020 iğrenç bir şekilde ilerliyor hangimizin bu yılı sağ bitireceğinden emin değilim ama bu yıl blogda oldukça online olmayı düşünüyorum. dikkat edin kendinize!

berry x


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder