20 Mayıs 2017 Cumartesi

hayat beni zorladı bugün

klasik bir gün başlangıcı olarak stalk yaptım.

hayatımı mahveden bir gün oldu benim için daha başından.

ilk olarak mr kibar'ı stalkladım ve fark ettim ki fotoğraflarını beğenenler hep aktifler. acaba bottom mı? soruları zaten kafamı zedelerken böyle bir sonuçla karşılaştım. beni reddetmesinin sebebi de bu olabilir kafamdan bir soru işareti gitti. iyi mi oldu? hayır.

ikinci olarak kırmızı ve sevgilisi fotoğraf paylaşmış instastory'den. onu görmek ne kadar içimi acıttı biliyor musunuz? kızın saçlarını öpüyordu. ben üç yıl boyunca onun yanaklarını öpmeyi hayal ederken insanlar neler yaşıyorlar. aşık olacağınız kişi hiç farklı bir cinsiyetten hoşlanmadan bunu bilemeyeceksiniz sanırım. bu acıyı. bir erkek olarak, başka bir erkeğin beni seveceğini beklemek çok acıttı aslında üç yılımın çöpe gidişi falan.

sanırım bir depresyondan kurtulmuşken ikincisi geldi.
oysa, kırmızı'yı tekrar sevmek gibi planlarım vardı.

çünkü en olaysız geçen üç yılımdı. kırmızı'dan sonra yok efendim güneş beni her yerden engelledi, yok terk edildim, yok mr kibar reddetti.

dostlar, hak etmiyorlar. insanlar. sevilmeyi. hak. etmiyorlar.

19 Mayıs 2017 Cuma

seni iyi hatırlamak istiyorum.

aklıma geldikçe hala iyi olmadığımı düşünüyorum.

geçen yazımın üstünden çok zaman geçti ama bu ekranın karşısına geçip o olaylarla tekrar karşılaşmak hiç istemedim. kaçtım biraz kendimden.

mr kibar, aslında mr problem oldu.

yani geçen yazımda sizlere konuşmalarımızdan bahsetmiştim. o olayın gecesi ben ona uzun uzun yazdım onu ne kadar tanımak istediğimi. sabah olduğunda mesaj yoktu ama belirli bir saat sonra mesaj geldi 'yazdıklarını okudum teşekkür ederim ilgin için, ama ben seni tanımıyorum. (buraya dikkat edin) üstelik benden çok küçüksün. ben olumlu bakmıyorum bu görüşmeye ve bu mesajlaşmaya' yazdı. baştan aşağı kaynar sular döküldü.

iki büyük neden var. birbirimizi tanımamamız ve yaş. birbirimizi tanımıyoruz diyor ama seni tanımak istiyorum demiyor. yani ucunu açıkta bırakıyor. ne yapsam ne etsem diye düşünürken depresyonda buldum kendimi. son sez sezen aksu çalıyor kulaklıklarımda ve dinlediğim HER şarkısında gözümün önüne o konuşmalar geliyor. yani az değil bir yıl boyunca onu düşündüm ben. bu kadar kolay olmamalıydı sonu.

ikinci problem 'yaş!' ben buna çok takıntılıyım. yaş bir ilişkide problem değildir fasa fiso yani. yaşıtlarımın ergenlikleri yüzünden böyle bir genelleme yapılmamalı. olgun bir insanım. benim de bazı yaşanmışlıklarım var yani bazı şeylerin farkındayım ve akıl yaşta değil baştadır. bu problemi baştan atıyorum bir kere. fasa fiso.

yani büyük bir depresyon içindeyim ama aynı zamanda gurur yapıyorum. yazmadım bir daha. bir-iki saat kadar tabii. sonra ben duramadım onunla iletişime geçmem, konuşmam GEREKİYORDU! bende uydurduğum bir proje ödevi için onunla mektuplaşmak istediğimi söyledim. kabul öyle bir şey yoktu ve dünyanın en saçma isteğiydi ama ben onunla konuşmak için bu saçmalıkları düşünememiştim bile. tabii sonra büyük bir utanç safası geldi neden yazdım falan diye.

cevap vermedi.

iki gün sonra tekrar yazdım ona ve tekrar cevap vermedi o günden beri yazmıyorum ona. ama doğum gününde yazacağım. bak bak beni unutmamış olsun ya da bunlara rağmen bu kadar süre konuşmamamıza rağmen beklemiş desin.

ben her ne olursa olsun onu iyi hatırlamak istiyorum.

o gay chat sitesinde her online olduğunda içim acıyor. birileriyle konuştuğunu bilmek falan ne bileyim insanın içi yanıyor. uzun bir depresyon sürecinden sonra şuan daha iyiyim ama konuşması geçtiğinde ya da herhangi bir şarkı dinlediğimde *genelde tümünde* aklıma hep o geliyor yani. bu histen midir bilemiyorum ama sanki baktığım veya dinlediğim her şeyde aklıma o geliyor.

aklımdasın mr kibar
o gün gelecek ve pişman olacaksın.
çünkü seni kimse benim gibi sevmeyecek.

yazıyı bir sezen parçasıyla kapatmak istiyorum.