7 Aralık 2019 Cumartesi

haydi biraz yakışıklı gıybeti yapalım

yazmayı en çok sevdiğim seri olan yakışıklı günlükleri serisinin uzuuun bir aradan sonraki ilk bölümü ile geldim! bu sıralar eskilere dönüyorum çok yakında okul günlükleri serisi de gelecek bunu da dipnot olarak eklemiş bulunayım. en son yakışıklı günlüğü yazılarını 2016 yılında yazmışım. araya yakışıklı serpiştirdiğim bir yazı varmış onu da dahil ettim seriye. böylelikle bu dördüncü oluyor. çok uzun bir zaman oldu ama artık daha yollu bir insana evrildiğim için birlikte daha fazla yanabiliriz diye düşünüyorum.

  • yakışıklı günlüğü 1 için tıkla yirmi iki ekim iki bin on beş'de azmışım
  • yakışıklı günlüğü 2 için tıkla dört şubat iki bin on altı'da azmışım
  • yakışıklı günlüğü 3 için tıkla on iki aralık iki bin on sekiz'de ağlayarak azmışım
uyarı: azgınlık, kan ve vahşet içeriyor!!!!

instagramımda kaydedilenler kısmına girdim şimdi. şu dosya birinin eline geçse yemin ediyorum insan içine çıkamam. sonra bakarım diye kaydettiğim erkeklerin hepsi orada duruyor ve büyük bir tesadüf ki çoğu yarı çıplak falan bir de penislerinin belli olduğu fotoğraflar kalite kontrolü için oraya geçiyorlar. tamam, kabul ediyorum binbir türlü erkek fotoğrafı var orada ve yarı çıplak olmasalarda cinsel dürtülerimi harekete geçirebilirler. artık tam o yaşlardayım. yapacak bir şey yok. 

şöyle bir anımı anlatarak başlamak istiyorum artık yokluktan neler yaptığımı siz görün de yorumlayın. uzun boylu erkeklere her zaman aşık olduğumu hepimiz biliyoruz. işte bunun için ben şu son bir kaç haftadır basketbol maçları izlemeye gidiyorum ve bir offf çekiyorum. gözümü bir iki saat bayram ettiriyor ve eve geliyorum. basketbolcuların da erkeksi oluşları ve her şeyden nce fit görüntüleri elbette beni kendilerine çekiyor. bugünkü listeme bir basketbolcu eklemeyi de unutmadım elbette.

bugün biraz komşu ülkelerimizden yakışıklılardan bahsedelim diyorum. yakın coğrafyamızı tanıyalım ve komşularımızla iyi geçin(r)elim ;)

o zaman ilk komşumuza gidelim. yunanistan. insanları falan her bokları bize benziyor ama asla birbirimizle geçinemiyoruz. neyse bugün bir yunan tanrısı ile tanıştıracağız. inandığım tek tanrı bu arada. loukas yorkas. eurovision takipçileri onu 2011 yılından tanır aslında ama biz bugün meleksi sesini değil yüzü ve pantolonunda sakladığı 'büyük' sır hakkında konuşacağız. 

yani sizi çok bilmiyorum ama bana yunan denildiğinde aklıma gelen ilk kişi loukas oluyor. okyanus mavisi gözleri sarıya kaçan saçları ve erkeksi yüz hatlarıyla daha bebeyken bile beni kendisine düşürmeyi çok rahat bir şekilde başarmıştı. bir kaç yıl öncesine kadar aslında kendisini unutmuştum. ama geçmişimizden asla kurtulamıyoruz bir yerde karşıma çıktı ve bam ben hemen pantolonusıyırdım! uzun boy! bence en önemli şey. kendimden uzun birini görürsem ben direkt olarak düşüyorum başka hiç bir şeyde böyle bir şey olmuyor. neyse çok fena big dick energy aldığım da bir gerçek. milim milim inceledim. 140p kalitedeki konser videolarını bile izledim sırf yeterli kalite kontrolü yapabilmek için. neyse üzüldüm yine kendime biraz daha övmeye devam edelim. 

daha çok role girebilmek için bir şarkısını açtım meleksi sesi kulaklarımda gezerken birazdan orgazmdan acile kaldırılacağım haberi yok. ben bir erkeğe sadece erkeksi tavırlarından bile düşebiliyorum. -yani kimi kandırıyorsun ki herkese tak tak düşüyorum- bu beni zorluyor çünkü sokağa çıktığımda çok dhaat bir şekilde beş altı kere kendinizi cinsel açlığın ortasında bulabiliyorsunuz. neyse, loukas'da da bu var işte tam olarak! erkeksilik böyle konser videolarını falan izlerken yaptığı her hareket kalbimi çarptırıyor. bakınız bu çok önemli bir özellik ve herkes bunu yaptırtamaz. 

şu boydan fotoğrafına bakınca mesela aklımdan tek bir şey geçiyor. yani gel ya ne olursun bana gel diyor insan. yani berry öyle diyor. gel diyor... ne olursan ol koynuma gel diyor... ama yani isterdim. bir düşünsenize bir uyanıyorsunuz yan tarafınızda bir yunan tanrısı uyuyor... kim istemez ki... bir klibi var bu erkeğimizin. den pao sti douleia diye. onun klibinde mesela gözlerinin maviliğinde kayboluyorum boyunun etkisiyle de tokat yemişe dönüyorum.. mesela benim dark mind'ım şöyle şeyler düşünüyor. bununla seks yapacak olursam aynı şöyle bir şey yaşanacak; ''Ahhh, istanbul'un intikamını al benden.... AHH KIBRISSSS!'' daha çok şey derim de birazı içimde kalsın.

***

daha fazla kendimi kaybetmeden sıradaki beyefendimize geçelim. bir diğer komşumuz ukrayna'ya uçuruyorum şimdi sizleri. orada bir dansçı ve model var. adı nazar grabar aman allahım. bir ukraynalı şarkıcının klibinde keşfetmiştim kendilerini ve bir daha da unutamadım. saatler sürer stalk serüveninin ardından instagramını falan da buldum. az önce dedim ya hani böyle erkeksi tavırları seviyorum falan diye. tamam. o dediklerimi şimdi unutuyoruz. çünkü çok zor da olsa kimi zamanlar bebek yüzlü kimseleri de beğendiğim oluyor. mesela onlardan biri de bu beyefendimiz. klipte dünyaya yeni düşen uzaylımsı bir şeyi anlatıyordu. kadın bunu buluyordu ve evine alıyordu yatıyordu kalkıyordu aynı benim yapacaklarım gibi. 

o klipten sonra birazcık bu çocuk için kadının konserlerini falan izledim ay nasıl tatlı dans ediyor nasıl yaşıyor. insan diyor ki bu hareketleri keşke benim de yatağımda yapabilse ama demekle kalıyor sadece. böyleleri bize bakmaz ümit yok. sadece ağzımdan salyalar akarak bakıyorum öylece. sanki hiç yarın olmayacakmış gibi... dudaklar da benim için çok önemlidir. büyük dudak olmasa bile şekilli bir dudak olmalı. daha çekici kılıyor. bu çocuğun da çok şekilli ve özel dudakları var insan bir öpücük almak istiyor. ben bu çocuk olsaydım akşama kadar ayna karşısına çırılçıplak geçip kendimi seyredeydim. oofff ben neyim be diye bakardım öyle yani. neyse bu çocuk daha çok yeni olduğu için öyle çok fantaziler yaratamadım kafamda gelecek yazılarda yine azarım azdıkça yazarım. yazmaktan başka şansım da yok zaten. sap olmak böyle bir şey. amman 'nazar' değmesin!

***
ve şimdi de yakışıklıyı komşuda değil kendi yurdumuzda arıyoruz. milli gururumuz ve kalbimin sahiplerinden sadece biri... cedi osman hakkında ileri geri konuşacağım biraz. basketbolcu erkeklere çok fazla yükseldiğimi anlatmıştım ama bu çocukta çok daha farklı bir şey var. tam olarak ne bilmiyorum. aldığım big dick energy olabilir bunun en büyük kaynağı. gülşen'den bir alıntı yaparak yazmaya devam etmek istiyorum. ''yanıyor, yanıyorum. bir ihtimal biliyorum...'' ufak bir şekilde özetlemiş benim ruh halimi. yani tek bir cümleyle ben hazırım yani. çocuğa gidip yazmayı hiç düşünmedim değil o kadar büyük düştüm yani. erkeksi tavırları kendine has tarzı ve tipi ile bitiriyor. pantolon da çok yakışıyor bu arada. bacaklar uzun olunca :) bir de o kollardaki kaslar incecik bacaklar HOOOOF hani şu an tıkandım. hakkında ne anlatsam bilmiyorum. ama şunu diyebilirim ki eskiden basketbol izlemek çok daha güzeldi bu günlerde daha zor. salak bir tayt çıkmış ortaya şortun altına giyiyoruz. biz basketbolcuları 'merhabaaa ben buradayım' diye bağırarak belli olan penisleri için sevmiştik ama... bizi neden kimse düşünmüyor. biz yanıklara kimi haklar tanınmalı artık iki bin on dokur bitti bakın bir on yılı daha geride bırakmak üzereyiz! 
neyse, gelsin ben bu gece hazırım. türkün gücü neymiş bana göstermesini o kadar çok isterdim ki... bana ne yapacağı umrumda değil istediği her şeyi yapabilir gıkım çıkmaz çünkü. gerçekten sözlerin bittiği noktalardayım. geçenlerde durduk yere bütün sitelerde belki bir yerlerde pipisi bellidir diye fotoğraflarını karıştırmıştım. ertesi gün sınavım vardı cedi.. ama ben seni seçtim anlıyor musun beni?

sizin de gördüğünüz gibi bayağı bir dolmuşum ve uzun zamandır yazmadığım kadar uzun yazı yazabildim. çünkü yazarken hiç bir şey için kasmama gerek yok sadece kendi içimden geçenleri yazıyor ve kendi başıma eğleniyorum. benim için de bir stres atmaya yarıyor ve işte yaradığını da söyleyebilirim. artık yeni bir erkek dedikodusu ne zaman gelir hiç bilmiyorum ama arayı bu kadar çok uzatmak istemiyorum. 

bu arada bilmiyorum masterchef falan izliyor musunuz ama ekin ve alican şahıslarına da çok düştüm bu aralar...

berry x