27 Ağustos 2019 Salı

ya bu sefer aşkı bulduysam?

mesafeler dokunmaya engel, sevmeye değil.

bir kaç gündür aklımın bir köşesinden gitmiyor bu kelimeler. sadece biraz yazmak ve rahatlamak istedim sanırım.

baştam başlayayım o halde; yine umutsuz bir şekilde chat sitelerinde dolaşıyordum. bir şey olacağından değil, sadece içimde bir umut vardı. birisine gözüm erişti ama asla umudum yok çünkü kiminle konuşsam bir yerden sonra her zaman 'sen çok uzaktasın olamaz' moduna giriyordu. ama bu sefer 'o' çıktı karşıma ve sanırım diğerlerinden çok farklıydı.

çok güzel bir yüzü olmasına rağmen hiç bir zaman kendisini beğenmeyen, sürekli çalışan ve benim gibi sevgiye aç olan biri olduğunu anlamam uzun sürmedi. gerçekten huyları hatta mizah anlayışı bile benimle o kadar aynı ki, şaşırdım. çok kısa bir süre önce tanışmamıza rağmen sanki yıllardır hayatımda gibi. başka bir ülkede yaşıyor ama sanki yanımda gibi. ne zaman telefonda sohbet etsek gülmekten yüz kaslarımın acıdığını hissediyorum.

hayatımda gerçekten hiç aşka bu kadar yakın olduğumu hissetmemiştim. bilemiyorum, belki de ben şu an kendi kendime gelin güvey oluyorum ama onun da boş olmadığını biliyorum. yani hiç biriniz yeni tanıştığınız birinin ülkesi için bilet bakmazsınız öyle değil mi?

belki bundan bir ay önce bir başarısız deneme daha yaşamıştım. verdiğim değerin belki yüzde birini bile görememiştim. haftalarca yazmamalar sonra hemen ardından sanki hiç bir şey olmadan geri dönmeleri ve haklıymış gibi onların sinirlenmesi. ben artık birisi için yorulmak istemiyorum. birisiyle mutlu olmak istiyorum, kendimi gerçekten her anlamda mutlu görmek istiyorum. ona aşk tanrısının adını verelim; Eros. çünkü adı ile kafiyeli :)

tanıştıktan bir kaç dakika sonra beni aramak istedi. ben böyle konularda hiç bir zaman rahat olmadım çünkü hem ingilizceme güvenmiyordum hem de kendime. ilk konuşmamda hiç rahat değildim çünkü ailem hemen yan odamdaydı ve ben odamda camın kenarına geçmiş onunla konuşuyordum. annem eşcinsel olduğumu biliyor ve buna hiç bir zaman itiraz etmiyor, aksine destekliyor ama hala kendimi bir ilişkiyi itiraf edecek kadar hazır hissetmiyorum. onunla konuşurken biraz utangaçtım ve biraz da heyecanlı o gece kalbimin çarpıntısını sanırım bütün istanbul duymuştur.

bir kaç gün sonra benim okul koşuşturmalarımın ve eski konuştuklarımın geri dönme problemlerini aştıktan sonra ilk işim ona tekrar yazmak oldu. ilk işimiz hemen kamerayı açıp konuşmak oldu. şarkı söylüyor, gülüyor ve eğleniyoruz her şey olması gerektiği gibi.

birden bire bana 'sen türk değilsin' dedi. neden böyle bir şey söyledi anlamadım çünkü gayet kara kaşlı, kara gözlü biriyim. sonrasında 'çünkü türklerin sakalları olur.' dedikten sonra ona türkçe bir şeyler söylememi istedi. söyledikten sonra 'merhaba' ve 'nasılsın' kelimelerini kaptı bile. telefonu açtığımızda ilk olarak 'nısısın' diyor.

bugün instagram üzerinden görüntülü konuşurken bir kaç kez aksaklık yaşadık ve bağlantı kendiliğinden kopuyordu. bir kaç kez denedikten sonra beceremedik ve bana 'whatsapp kullanıyor musun?' dedi. whatsapp'dan araştıktan hemen sonra şakayla karışık 'ben sana numaranı alabilmek için oyun oynadım.' dedi. oysa sen sorsan ben numaramı vermeyecek miydim sanki?

hayatımda şu an her şey gayet güzel. mutluluğu dolu dolu yaşamayalı ne kadar uzun zaman olmuş şimdi fark ediyorum. artık bloguma geri dönüp mutluluğumu yazmak istiyorum.

xx