7 Mayıs 2020 Perşembe

survivor ve ramazan • karantina III (konudan konuya atladığım genel bir özet yazısı)

televizyonda survivor'dan başka hiç bir şey yok. gerçi olsa izler miydim? sanmıyorum. iftara kadar izlediğim nihat hatipoğlu programından sonra tam iftar vakti survivor'ı açıyoruz ve bitene kadar izlemeye devam ediyoruz. kimi zaman gözümüzle şahitlik ettiğimiz yetmiyor ve bir de başkalarının bakış açılarından dinleyelim diye düşünüp panaroma'yı bile izliyoruz.

bir kaç bir şey söylemem gerekirse eğer ünlüler takımını hiç sevmedim bu sene... bir tek aycan ve elif'i sevdim bir de arada ersin geliyor ama diğerleri hayır. başlarda yunus emre'yi de severdim tatlı gelirdi gönüllüler takımındayken.. bilmiyorum bu bana mı özel ama ünlüler takımına gittikten sonra çok itici gelmeye başladı -bir de gönüllüler takımındayken de hiç bir şey beceremiyordu-

neyse gelelim benim takıma; gönüllüler. cemal'in olacağını öğrendiğim zaman zaten tarafım belli olmuştu ama cemalin güçlü çıkıp buralara kadar geleceğini beklemiyordum daha doğrusu ne iyi oldu ama!! sonra berkan aşkım var... berkan'ı da ünlüler takımındayken hiç ama HİÇ sevmezdim
gönüllüler takımına geldiği zaman sempatimi kazanmaya başladı. bir de efsane var orada... canım evrim'im valla arada üzülsem de evrim'e ben seviyorum. kimi zaman krize de soksa beni karakterini sevdiğim birisi oldu kendisi. barış nisa ardahan falan genel olarak bu takımı seviyorum tek tek anlatmayacağım şimdi. bir de oy vermeniz için kodu söyleyeyim isterseniz.....

bana survivor'da geçen seneden beri sahte gelen bir şey var. ya gerçekten takımların güçleri birbirlerine çok denk ya da reyting için çok fena salak yerine konuluyoruz. bilemiyorum şimdi üç oyundan ikisi 9-9 gidiyor. sanki reyting için bilerek başa baş götürülüyormuş gibi geliyor bana ama neyse daha fazla eşelemeyeceğim bu konuyu. ben seviyorum survivor'ı <3 ps: berkan ve cemal shiplemeyi de çok seviyorum.

bugün şu oruç tuttuğumuzun bilmem kaçıncı günü ve ilk kez aç hissediyorum ve vakit geçmiyor gibi geliyor neden böyle oldu bilmiyorum. dün nihat hatipoğlu hocamı dinlerken sahurda yemek yemeyi mi unuttum bilmiyorum...

ramazanın karantinaya denk gelmesi iyi oldu ama if you ask me. çünkü erken uyanmamız falan gerekmiyor yorulmuyoruz istediğimizi yapıyoruz falan filan. ama tabii benim düzenimi bozan kimi şeyler de var mesela online dersler ve online sınavlar. online sınavlara ısınamadım itiraf etmek gerekirse... hem etki alanları çok düşük hem de insanın çalışası gelmiyor elinin altında google varken. neyse okulları açacaklarmış 15 haziranda. ben muhtemelen ilk gününde corona kaparım ikinci gününde tüm çevreme yayıp ölürüm. ama takip ettiğim bir astroloğa göre çok yanlış bir
yoldaymışız... bir şeyler yanlış giderse bizi her şeyin başına götürecekmiş...

yani bu 'karantina günlüğü' fikrini iyi ki buldum -ah bir de yazabilsem- daha çooook uzun yazacakmışım gibi geliyor. herneyse ben iki gün önce (55 gün sonra) ilk kez sokağa çıktım. anlatamam çok değişik bir histi gerçekten. ama bir daha uzun süre eski hayatıma dönebileceğimi düşünmüyorum. markette birisi bana yaklaştığı anda kaçıyorum oradan. insanlara potansiyel hastalıklı olarak falan bakıyorum. okay olması gereken de bu ama açmayın şu okulları işte gidemem ben yapamam!! evden çıkamam!!!!!!! ha kimi aptallar şu iki günde çıkıp gezmeye başladı bile normalleşmeye girdik diye. işte ben bundan korkuyordum. türkiye maalesef insanlara güzel şeyler söyleyebileceğimiz bir ülke değil hemen hiç bir olay yaşanmamış gibi başladılar. dün istiklal caddesi full gözüküyormuş maşallah.

lütfen yapmayın mümkün olduğunda sokağa çıkmayın. insanların kimileri hala maske bile takmıyor yahu! kendimizi kendimiz koruyacağız onların sorumsuzluklarından <3 eğer salgın ikinci dalgayı başlatırsa türkiyede o zaman yazacağım yazıyı o insanlara ithaf edeceğim <3

evde kalmaya devam ediyoruz <3
berry

berry günlük 5 yaşında

aslında tam olarak 3 mayıs 2015 tarihinde başlamışım bu blogu ama şimdi iki sınavdan çıkınca birden bire geçen gün google'da pasta falan gördüğüm geldi ve yazmak istedim... şu sıralar fark ediyorum da bu blog benim hayatım. gelecekte bunları okuyup biraz gülmek istiyorum kendime doğrusu.

coronavirus karantinasına devam ediyoruz. 56.günümdeyim. -az önce bunu yazarken hapşurdum inşallah corona olmamışımdır çünkü iki gün önce markete gittim- anyways, ben imana geldim bir de mesela şu an oruç tutuyorum. benden beklenmeyecek bir şey aslında ama yapıyorum...

şu sıra evde kalmak, insanların toplu toplu ölmesi falan beni çok etkiledi sanırım. bir de yaşlıların neden çok dindar olduğunu da öğrenmeme sebep oldu bu dönem. insan ölüme yaklaştıkça allah'a daha sıkı sarılmaya başlıyor -en azından ölüm korkusu lol- ben bir de orucu sadece aç kalmak olarak değil aynı zamanda nefsimi TAM olarak tutarak yaşamaya çalışıyorum. mesela kendimi kimi yollarla tatmin etmeyi de bir süredir bıraktım. uzun aralıklarla yapmaya karar verdim mesela iki haftada bir gibi.

oruçta ne açlık ne de susuzluk beni zorluyor açıkçası.. en zorlandığım konu -iflah olmaz derecede yanan vücudumu ve kimi zaman aklımı ele geçiren- dirty düşüncelerim. onları da temizlediğim zaman tam olarak masum bir insan olabileceğim sanırım. ama bir de kendimi tatmin etmeyi bırakınca sanki iki kat fazla tepki veriyorum bir şeylere gibi geliyor... iki kat fazla azıyorum yani..

neyse, berry'ciğim iyi ki doğdun